NAMAZ BÖLÜMLERİ, NAMAZ NASIL KILINMALIDIR?

NAMAZ BÖLÜMLERİ, NAMAZ NASIL KILINMALIDIR? 

Rifâa b. Rafi’ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte mescidde otururken bedevi gibi biri geldi hafifçe bir namaz kılarak gelip Rasûlullah (s.a.v.)’e selam verdi Rasûlullah (s.a.v.) selamını aldı ve dön tekrar namaz kıl çünkü sen namaz kılmış olmadın. Adam dönerek namaz kıldı ve geri gelerek tekrar selam verdi Rasûlullah (s.a.v.) tekrar selamı alarak, dön tekrar namaz kıl çünkü sen namaz kılmış sayılmazsın buyurdu bu kimse iki yada üç sefer bu durumu tekrarladı, her seferinde de selam verdiğinde namazını hafifçe kılan bu kişiye dön ve tekrar namaz kıl demesi insanları tedirgin etti ve durum onlara ağır geldi. Son seferinde adam: Bana göster ve öğret çünkü ben insanım doğru da yapabilirim hata da edebilirim dedi. Rasûlullah (s.a.v.) evet öyledir diyerek şöyle buyurdular: Namaz kılacağında Allah’ın emrettiği gibi abdest al sonra şehâdet getir, kamet et, Kur’ân’dan bir şeyler bilirsen oku bilmezsen Allah’a hamdet tekbîr getir Lailahe illallah de sonra rükû’a git rükû’ü rahat bir biçimde yap sonra doğrul dimdik dur sonra uygun bir biçimde secdeyi yap sonra otur oturumu dimdik durarak yap sonra kalk ve tüm rek’atları bu şekilde tamamla. Böyle yaparsan namazın tamam olmuştur bunlardan herhangi birini eksik yaparsan namazın eksik olmuş olur.”  Rifâa diyor ki: Bu hüküm önceki bildikleri hükümden daha kolay geldi böylece namazını eksik yapan kimsenin sevâbının azalacağı ve büsbütün namazının yok olmayacağını öğrenmiş oldular. (Dârimî, Salat: 78)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre ve Ammâr b. Yâsir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Rifâa hadisi hasendir. Bu hadisi Rifâa’dan başka şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) mescide girdi. Bir adamda mescide girdi ve namaz kıldı namazını bitirince gelip Rasûlullah (s.a.v.)’e selam verdi Rasûlullah (s.a.v.) o kimsenin selamını aldı ve dön tekrar namaz kıl çünkü sen namaz kılmış olmadın buyurdular. O adam döndü tekrar aynı şekilde namaz kıldı, gelip Peygamber (s.a.v.)’e selam verdi, Peygamber (s.a.v.) onun selamını aldı ve tekrar geri dön namazını tekrar kıl çünkü senin namazın olmadı buyurdular o kişi bu durumu üç sefer tekrar etti ve dedi ki: Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki bundan iyisini bilmiyorum bana doğrusunu öğret. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namaz kılacağında tekbîr al sonra Kur’ân’dan kolayına geleni oku sonra rükû’ü rahat bir biçimde yerine getir sonra kalk dimdik dur sonra secdeleri uygun biçimde yerine getir sonra kalk oturumu dimdik yap namazının tüm rek’atlarını böylece yap.” (Dârimî, Salat: 78

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

İbn Numeyr bu hadisi Ubeydullah b. Ömer’den, Saîd el Makburî’den ve Ebû Hüreyre’den rivâyet etmiş olup “Saîd’in babasından” bölümünü kaydetmemiştir. Yahya b. Saîd’in Ubeydullah b. Ömer’den rivâyeti daha sahihtir. Saîd el Makburî, Ebû Hüreyre’den bizzat işitmiş fakat babası yoluyla rivâyet etmiştir. Ebû Saîd el Makburî’nin ismi Keysân’dır. Keysân, Ebû Saîd diye künyelenir. Keysân bir kabilenin anlaşmalı kölesidir.

 

NAMAZ NASIL KILINMALIDIR?

Ebû Humeyd es Saidî (r.a.)’den aktardığına göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından on kişilik bir guruptan birisi olan Ebû Katâde er Rib’î’den işittim şöyle diyordu; Rasûlullah (s.a.v.)’in namazını en iyi bileniniz benim bunun üzerine dediler ki: “Müslüman olmada bizden eski değilsin Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına en çok gidip gelenlerimizden de değilsin” dedi ki: Evet o halde anlat bakalım dediler; O’da dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) namaza başladığında ayakta dosdoğru durur, ellerini omuz hizasına kadar kaldırarak tekbîr alırdı, sonra rükû’a varmak istediğinde yine ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır ve tekbîr getirerek rükû’a varırdı. Rükû’da düzgün vaziyette durur başını ne aşağı sarkıtır nede yukarıya doğru dikerdi ellerini de dizleri üzerine koyardı sonra “Semiallahü limen hamideh” diyerek ellerini kaldırır ve doğrulurdu vücudunu aynen ayakta durduğu şekle gelirdi. Sonra secdeye gitmek üzere eğilir Allahü ekber der kollarını koltuklarından aralar ayak parmaklarını serbest bırakır sol ayağını bükerek üzerine oturur ve dimdik dururdu sonra Allahü ekber diyerek ikinci secdeye iner sol ayağını bükerek üzerine oturur ve dimdik durur ve sonra ikinci rek’at için ayağa kalkardı ve ikinci rek’atta da aynen yapardı iki secdeden kalkınca tekbîr alır ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı ilk namaza başlarken aldığı tekbîr gibi tüm rek’atları bu şekilde kılar namazın biteceği son rek’atın oturumunda sol ayağını çıkararak kalçası üzerine oturur ve selam vererek namazdan çıkardı. (Dârimî, Salat: 92)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen “iki secdeden kalkınca” ifadesi iki rek’atı tamamlayınca anlamındadır.

 

Muhammed b. Amr b. Atâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ebû Humeyd es Saidî’yi Peygamber (s.a.v.)’in ashabından on kişinin arasında dinledim onların içinde Ebû Katâde b. Rıb’î’de vardı” diyerek önceki hadisin benzerini aktardı sadece şu ilaveyi yaptı: “Doğru söyledin. Rasûlullah (s.a.v.) namazını böyle kılardı.” (Dârimî, Salat: 92)

ž Tirmîzî: Ebû Âsım Zahhak b. Mahled bu hadisi Abdulhamid b. Cafer’den rivâyet ederek: “Doğru söyledin. Rasûlullah (s.a.v.) aynen böyle kılardı” ilavesini yapmıştır.

 

 SABAH NAMAZINDA RASÛLULLAH (S.A.V.) NE OKURDU?

Kutbe b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i sabah namazının birinci rek’atında Kaf süresinin onuncu ayetini okurken dinledim.” (Nesâî, İftitah: 38; Dârimî, Salat: 66)

ž Tirmîzî: Bu konuda Amr b. Hureys, Câbir b. Semure, Abdullah b. Sâib, Ebû Berze ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Kutbe b. Mâlik hadisi hasen sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in sabah namazında vakıa sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine sabah namazında Rasûlullah (s.a.v.)’in 60’la 100 ayete kadar okurdu rivâyeti de vardır.

Yine Tekvir sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Ebû Musa’ya sabah namazında uzun sûrelerden okumasını yazılı olarak bildirmiştir.

Tirmîzî: İlim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Şâfii bu görüştedir.

 

 ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARINDA RASÛLULLAH (S.A.V.) NE OKURDU?

Câbir b. Semure (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) öğle ve ikindi namazlarında Bürüç, Tarık ve benzeri sûrelerden okurdu.” (Nesâî, İftitah: 55; Müslim, Salat: 34)

ž Bu konuda Habbab, Ebû Saîd, Ebû Katâde, Zeyd b. Sabit ve Berâ b. Âzib’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir b. Semure’nin hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in öğle namazında secde sûresi kadar okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine öğle namazının ilk rek’atında otuz, ikinci rek’atta ise on beş ayet kadar okuduğuda rivâyet edilmiştir. Ömer’in, Ebû Musa’ya öğle namazında orta sûrelerden okumasını yazılı olarak bildirdiği de rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları ikindi namazında da akşam namazı gibi kısa sûreler okunacağı rivâyet edilmiştir. İbrahim Nehaî: İkindi namazının kıraatı akşam namazının kıraatine eşittir demektedir. İbrahim diyor ki: öğle namazının kıraati ikindi namazına göre dört kat fazladır.

 

 RASÛLULLAH (S.A.V.) AKŞAM NAMAZINDA NE OKURDU?

Ümmül Fadl (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) son hastalığı anında başını sarmış olduğu halde bize akşam namazını kıldırdı ve Mürselat sûresini okumuştu ondan sonra bir daha akşam namazı kılmadan vefat etti.” (Müslim, Salat: 36; Nesâî, İftitah: 62)

ž Tirmîzî: Bu konuda Cübeyr b. Mut’ım, İbn Ömer, Ebû Eyyûb, Zeyd b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ümmül Fadl hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in akşam namazının iki rek’atında Araf sûresini tamamen okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine Akşam namazında Tûr sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Yine Ömer (r.a.)’den Ebû Musa’ya akşam namazında kısa sûreler okumasını yazıyla bildirdiği de rivâyet edilmiştir.

Ebû Bekir (r.a.)’in akşam namazında kısa sûrelerden okuduğu da rivâyetler arasındadır, ve ilim adamları böylece amel etmişlerdir. İbn’ül Mübarek Ahmed ve İshâk’da bunlardandır.

Şâfii diyor ki: Akşam namazında Tur ve Mürselat gibi uzun sûreleri okumanın mekruh olduğu Mâlik’den rivâyet edilmiştir. Fakat ben bu ve benzeri sûrelerin akşam namazında okunmasını müstehab görürüm.

 

RASÛLULLAH (S.A.V.) YATSI NAMAZINDA NE OKURDU?

Abdullah b. Büreyde (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) yatsı namazında Şems ve benzeri sûreleri okurdu.” (Müslim, Salat: 36)

ž Tirmîzî: Bu konuda Berâ b. Âzib ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Büreyde hadisi hasendir. Rasûlullah (s.a.v.)’in yatsı namazında Tîn sûresini okuduğu da rivâyet edilmiştir. Osman (r.a.)’den rivâyete göre, Yatsı namazında Münafıkûn ve benzeri sûreleri okurdu.

Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden gelen rivâyetlere göre yatsı namazında ne okunacağı konusunda genişlik vardır söylenenlerden daha uzun ve daha kısa sûreler de okunabilir denmektedir. Bu konuda en güzel rivâyet yatsı namazında Şems ve Tîn sûrelerinin okunmasıyla alakalı gelen rivâyettir.

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.) yatsı namazında “Tîn” sûresini okurdu.” (Müslim, Salat: 36; Nesâî, İftitah: 70)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

 İMAMIN ARKASINDA CEMAAT NE OKUMALI?

Ubade b. es Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bir seferinde sabah namazını kıldırdı ve okumada zorlandı ve namazını bitirince dedi ki: “Gördüğüme göre imâmın arkasında sizlerde okuyorsunuz.” Bizde evet vallahi okuyoruz dedik. Bunun üzerine öyle yapmayın sadece Fatihayı okuyun yeterlidir, çünkü “Fatiha sûresini okumayanın namazı yoktur” buyurdular.(Müslim, Salat: 12; Nesâî, İftitah: 28)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre, Âişe, Enes, Ebû Katâde ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ubade hadisi hasendir. Zührî bu hadisi Mahmûd b. Rabi ve Ubade b. Samit yoluyla nakleder ve der ki: “Fatihayı okumayanın namazı yoktur.” bu rivâyet daha sahihtir.

Sahabe ve tabiinden pek çok ilim adamı imâmın arkasında okumanın gerektiğini söylemişler ve uygulamalarını bu hadisle yapmışlardır. Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk imâmın arkasında okumanın gerekliliği görüşündedirler.

 

 İMÂMIN SESLİ OKUDUĞU NAMAZLARDA CEMAATİN OKUMAMASI GEREKTİĞİ

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sesli okuduğu bir namazda namazını bitirince şöyle sordular: Ben namazda okurken sizden biriniz de benimle birlikte okudu mu? Bir adam, evet Ya Rasûlullah deyince; “Bende niçin benim okumama karışılıyor diyordum!” buyurdular. Bunu duyan sahabîler Rasûlullah (s.a.v.)’in sesli okuduğu namazlarda onunla beraber okumalarına son verdiler.” (Nesâî, İftitah: 29; Müslim, Salat: 12)

ž Bu konuda İbn Mes’ûd, Imrân b. Husayn, Câbir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İbn-ü Ükeyme Elleysî’nin adı Umare’dir kendisine Amr b. Ükeyme de denilir.

Zührî’nin arkadaşlarından bir kısmı aynı hadisi rivâyet ederek şu ilaveyi yapmışlardır: “İnsanlar bunu Rasûlullah (s.a.v.)’den işitince okumaya son verdiler.”

Bu hadiste imâmın arkasında okumayı kabul edenlere ters düşen bir durum yoktur. Çünkü bu hadisi rivâyet eden Ebû Hüreyre’nin şöyle bir rivâyeti daha vardır “Bir kimse namaz kılar kıldığı namazda fatiha sûresini okumazsa namazı eksiktir; tamam değildir. Hadis râvîlerinden biri Ebû Hüreyre’ye şöyle dedi: “Bazen imâmın arkasında oluyorum ne yapmalıyım? Ebû Hüreyre de, “İçinden oku” buyurdular.

Ebû Osman en Nehdî, Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiği bir hadiste şöyle diyor: “Fatiha sûresi okunmaksızın namaz olmadığı ilan etmemi Rasûlullah (s.a.v.) bana emretti.”

Hadisçiler ise: imâmın sesli okuduğu namazlarda okumaksızın imâmı dinlemeleri gerektiği, imâmın okuma anındaki yaptığı durak yerlerini takip ederek o esnalarda okumalıdır” demektedirler.

İlim adamları imâmın arkasında okuma konusunda ayrı görüşler ortaya koymuşlar, Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve tabiinden pek çok kimse “imâmın arkasında okunması kanaatindedirler.” Mâlik b. Enes, Abdullah b. Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Abdullah b. Mübarek’in şöyle dediği rivâyet olunmuştur. “Ben imâmın arkasında okurum, herkes de okur, sadece Küfeli bazı kimseler okumazlar ben onların namazlarının da caiz olduğu görüşündeyim.”

Bazı ilim adamları bu konuda şiddetli davranarak: “Gerek kendi başına gerek imâmın arkasında olsun fatiha okunmadan namaz olmaz” diyerek Ubade b. Sâmit’in hadisine dayanmışlardır. Ubade b. Sâmit Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra da imâmın arkasında fatiha sûresini okumuş olup “Fatiha sûresi okunmadan namaz olmaz” hadisiyle amel etmiştir. Şâfii, İshâk ve diğer bir kısım kimseler bu görüştedirler.

Ahmed b. Hanbel diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in “Fatihayı okumayanın namazı yoktur.” hadisinin manası cemaat olmaksızın kendi başına namaz kılanlar içindir. Ahmed b. Hanbel 313 numaralı Câbir hadisini delil göstererek bu kanaate sahip olmuştur ve şöyle demektedir. Bu hadisi rivâyet eden kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından olup “Fatiha sûresi okunmadan namaz olmaz” sözünü tek başına namaz kılanlar için diyerek yorumlanmıştır. Tüm bunlara rağmen Ahmed b. Hanbel: imâmın arkasında veya kendi başına bile olsa kişinin fatihayı okuması gerektiğini tercih etmektedir.

Vehb b. Keysân, Câbir b. Abdillah (r.a.)’den şöyle işittiğini söylemiştir: “Her kim bir namaz kılar da o namazında Fatiha sûresini okumazsa namaz kılmamış sayılır. Ancak imâmla birlikte kılarsa o zaman Fatiha okumasa da namazı olur.” (Nesâî, İftitah: 24; Müslim, Salat: 11)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

MESCİDE GİRERKEN OKUNACAK DUA

Fatimatül-Kübrâ (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) mescide girdiği zaman salat ve selam getirir ve: Rabbim günahlarımı bağışla Rahmet kapılarını aç” derdi. Yine mescidden çıkarken salat ve selam getirir ve: Rabbim günahlarımı bağışla tüm nimet kapılarını aç” diye dua ederdi. (Nesâî, Mesacid: 16; İbn Mâce, Mesacid: 13)

İsmail b. İbrahim (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Abdullah b. Hasan’la Mekke’de karşılaştım ve bu hadis hakkında sordum O’da şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) mescide girerken “Rabbim Rahmet kapılarını aç” derdi. Mescidden çıkarken ise: “Tüm nimet kapılarını aç” diyerek dua ederdi. (Nesâî, Mesacid: 16; İbn Mâce, Mesacid: 13)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Humeyd, Ebû Useyd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Fatıma hadisi hasen olup senedinde kopukluk vardır. Çünkü Hüseyin’in kızı Fatıma büyük annesi Fatıma-tül Kübra’ya yetişip ondan hadis rivâyet edememiş ve Fatıma-tül Kübra Peygamber (s.a.v.)’in vefatından sonra ancak birkaç ay yaşamıştır.

 

MESCİDE GİREN KİMSENİN İKİ REK’AT NAMAZ KILMA GEREĞİ

Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz mescide girdiği zaman oturmadan önce iki rek’at namaz kılsın.” (Nesâî, Mesacid, 37; Dârimî, Salat: 114)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Ebû Ümâme, Ebû Hüreyre, Ebû Zerr ve Ka’b b. Mâlik’dende hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Katâde’nin hadisi hasen sahihtir.

Bu hadis Muhammed b. Aclan ve değişik kimselerden Âmir b. Abdullah b. Zübeyr vasıtasıyla Mâlik b. Enes’in rivâyetine benzer şekilde hadis rivâyet edilmiştir.

Yine Süheyl b. Ebû Salih bu hadisi Âmir b. Abdillah b. Zübeyr ve Amr b. Süleym ez-Zürakî ve Câbir yoluyla rivâyet etmiştir ki sahih değildir. Ebû Katâde hadisi sahihtir. Hadisçiler bu hadisle amel ederek “mescide giren kimsenin bir özrü olmadığı sürece oturmadan önce iki rek’at namaz kılmasını müstehab görmüşlerdir.”

Ali b. el Medînî diyor ki: Süheyl b. Ebû Salih’in hadisi yanlıştır. İshâk b. İbrahim, Ali b. el Medînî vasıtasıyla bunu bana haber vermiştir.

 

MEZARLIK VE BANYOLAR DIŞINDA YERYÜZÜNÜN HER TARAFI MESCİDDİR

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mezarlıklar ve banyo (hamam)’lar dışında yeryüzünün tamamı mescidtir yani namaz kılınabilir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 24; Dârimî, Salat: 111)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Abdullah b. Amr, Ebû Hüreyre, Câbir, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Ebû Ümâme, Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiş olup Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisini bize aktarmışlardır: “Bütün yeryüzü bana mescid ve temizleyici kılındı.”

Tirmîzî: Ebû Saîd’in bu hadisi Abdulaziz b. Muhammed’den iki ayrı rivâyet olarak gelmiş olup, bazen Ebû Saîd rivâyet edenler arasında geçiyor bazısında ise geçmiyor dolayısıyla bu hadiste karışıklık vardır.

Aynı hadisi Sûfyân es Sevrî, Amr b. Yahya ve babasından Mürsel olarak rivâyet etmiştir. Yine Hammad b. Seleme de Amr b. Yahya, babasından ve Ebû Saîd yoluyla bu hadisi bize aktarmıştır. Muhammed b. İshâk’da, Amr b. Yahya ve babasından rivâyet ederek şöyle diyor: Yahya’nın rivâyeti çoğunlukla Ebû Saîd yoluyladır bu rivâyette ise Ebû Saîd’i zikretmemiştir.

Sevrî’nin Amr b. Yahya’dan ve babasından rivâyeti mürsel olarak daha sağlam ve daha sahih gibidir.

 

MESCİD YAPTIRMANIN DEĞER VE KIYMETİ

Osman b. Affân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’ den şöyle söylediğini işitmiştir: “Her kim Allah’ın rızasını kazanmak için bir mescid yaptırırsa Allah’ta onun için Cennet’te ona bir ev yapar.” (Ebû Dâvûd, Salat: 12; Dârimî, Salat: 113)

ž Bu konuda Ebû Bekir, Ömer, Ali, Abdullah b. Amr, Enes, İbn Abbâs, Âişe, Ümmü Habibe, Ebû Zerr, Amr b. Abese, Vâsile b. Eskâ, Ebû Hüreyre, ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Osman’ın bu hadisi hasen sahihtir.

Mahmûd b. Lebîd, Peygamber (s.a.v.)’i görmüş kimselerdendir. Mahmûd b. Rabi’ ise Rasûlullah (s.a.v.)’e yetişmiş kimselerden olup her ikisi de Medîneli küçük gençlerdendir.

Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rızasını kazanmak için küçük veya büyük kim bir mescid yaptırırsa Allah’ta ona Cennet’te bir ev yapar.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Bu hadis aynı şekilde Rasûlullah (s.a.v.)’den Kuteybe, Nuh b. Kays, Kays’ın azat edilmiş kölesi Abdurrahman, Ziyâd en Numeyrî ve Enes yoluyla da rivâyet edilmiştir.

 

 MEZARLIKLAR ÜZERİNDE NAMAZ KILINMAYACAĞI

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) kabirleri ziyaret eden kadınlara, kabirler üzerinde namaz kılanlara ve kabirler üzerine kandil yakanlara lanet etmiş yani Allah’ın rahmetinden uzak kalmaları için beddua etmiştir.” (Nesâî, Cenaiz: 106; İbn Mâce, Cenaiz: 49)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasendir. Burada geçen Ebû Salih, isimli kimse Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hanî’nin azat edilmiş kölesi olup ismi Bazan’dır. Bazam’da denilir.

 

MESCİD VE CAMİLERDE UYUNABİLİR Mİ?

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bizler genç olduğumuz halde Rasûlullah (s.a.v.) zamanında mescidde uyurduk.” (İbn Mâce, Mesacid: 6; Dârimî, Salat: 117)

ž Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarından bir kısmı mescidde uyunabileceğini caiz görmüşlerdir. İbn Abbâs, mescid gece ve gündüz uykuları için yatma yeri haline getirilmemelidir der. İlim adamlarından bir kısmı da bu görüştedirler.

 

MESCİDLERDE ALIŞVERIŞ YAPMAK, ŞIIR SÖYLEMEK VE YITIK ARAMANIN YASAKLILIĞI

Amr b. Şuayb (r.a.), babasından o da dedesinden rivâyet ettiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) mescidde karşılıklı şiirler okumaktan, alışveriş yapmaktan ve Cuma günü namazdan önce mescidde toplanıp halka olmayı yasakladı.” (Dârimî, Salat: 118; Nesâî, Mesacid: 23)

ž Tirmîzî: Bu konuda Büreyde, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Abdullah b. Amr b. As hadisi hasendir. Amr b. Şuayb, Amr b. As’ın oğludur. Muhammed b. İsmail diyor ki: Ahmed İshâk ve diğer bazı kimseler Amr b. Şuayb’ın hadisiyle hüküm vermişler ve amel etmişlerdir. Muhammed diyor ki: Şuayb b. Muhammed dedesi Abdullah b. Amr’dan işitmiştir.

Tirmîzî: Amr b. Şuayb hadisi hakkında söz edenler dedesinin sayfasından hadis rivâyet ettiği için onu zayıf saymışlardır. Sanki onlar aktardığı hadisleri dedesinden işitmediği görüşündedirler.

Ali b. Abdillah diyor ki: Yahya b. Saîd’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir. Amr b. Şuayb’ın hadisi bizce makbul sayılmaz. İlim adamlarından bir kısmı mescidde alışverişi hoş karşılamamışlar, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Tabiin alimlerinden bir kısmından da mescidde alışveriş yapılabileceğine cevaz verdikleri rivâyet edilmiştir.

Rasûlullah (s.a.v.)’den mescidde şiir söylenebileceğine ruhsat veren hadis rivâyet edilmiştir.

 

 TEMELLERI TAKVA ÜZERINE ATILAN MESCID

Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hudre oğullarından bir kimse ile Amr b. Avf oğullarından bir kimse temelleri takva üzerine atılan mescid konusunda münakaşa ettiler. El Hudrî O, Rasûlullah (s.a.v.)’in mescididir dedi diğeri de Kuba mescididir dedi. Bunun üzerine bu konuyu Rasûlullah (s.a.v.)’e getirip sordular O’da o mescid burasıdır. “Yani kendi mescidini kastediyor” ve burada çok hayırlar vardır” buyurdu. (Müslim, Hac: 96; Nesâî, Mesacid: 8)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Bekir, Ali b. Abdillah’tan naklen şöyle diyor: Yahya b. Saîd’e Muhammed b. Yahya el Eslemî’yi sordum dedi ki: O zararsız biridir fakat kardeşi Üneys b. ebî Yahya, ondan daha sağlam biridir.

 

 KUBA MESCIDINDE KILINAN NAMAZIN DEĞER VE KIYMETI

Useyd b. Zuhayr el Ensarî (r.a.)’den işitildiğine göre, ki bu kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabındandır ve hadis rivâyet ederdi dedi ki: “Kuba mescidinde namaz kılmak Umre sevâbı gibi sevap kazandırır.” (Müslim, Hac: 97; Nesâî, Mesacid: 9)

ž Tirmîzî: Bu konuda Sehl b. Huneyf’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Üseyd’in hadisi hasen garibtir.

Useyd b. Zuheyr’in, bu hadisi dışında sahih bir rivâyetini bilmiyoruz. Bunu da sadece Ebû Usame’nin Abdulhamid b. Cafer yoluyla yaptığı rivâyetten öğreniyoruz.

Ebûl Ebred’in ismi Ziyâd Medenî’dir.

 

 HANGI MESCIDLER FAZILET BAKIMINDAN DAHA HAYIRLIDIR?

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim şu mescidimde kılınan namaz Mescid’i Haram dışındaki diğer mescidlerde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır.” (Müslim, Hac: 94; Nesâî, Mesacid: 10)

ž Tirmîzî: Kuteybe bu hadisi Ubeydullah’ı” atlayarak Zeyd b. Rebah ve Ebû Abdullah el Eğar diyerek hadisi aktarıyor.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Abdullah el Eğar’ın ismi Selman’dır.

Bu hadis Ebû Hüreyre yoluyla değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu konuda; Ali, Meymûne, Ebû Saîd, Cübeyr b. Mut’ım, İbn Ömer, Abdullah b. Zübeyr ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ancak üç mescidi ziyaret için veya namaz kılmak için yolculuğa çıkılır; Mekke’deki Mescid’i Haram, Medîne’deki benim mescidim ve Kudüs’teki Mescid’i Aksa.” (İbn Mâce, İkame: 195; Müslim, Hac: 95)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

 NAMAZA YETIŞMEK IÇIN YÜRÜYEREK RAHAT BIR ŞEKILDE GELMEK

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaz’a başlandığında namaza yetişebilmek için koşarak değil yürüyerek rahat bir şekilde cemaati rahatsız etmeksizin gelin yetişebildiğiniz rek’atları kılın yetişemediğiniz ve geçirdiğinizi sonradan tamamlayın.” (Müslim, Mesacid: 28; Nesâî, İmâme: 57)

ž Bu konuda Ebû Katâde, Übey b. Ka’b, Ebû Saîd ve Zeyd b. Sabit, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu konuda ilim adamları değişik görüşlere sahip olmuşlardır, kimisi namaza ilk başlangıç tekbîrini kaçırmaktan korkan kimsenin hızlıca koşarak yetişmesi görüşündedirler, kimileri ise koşarak yetişmeyi hoş karşılamamış rahat bir şekilde yürüyerek namaza yetişilmesini tercih etmişlerdir. Ahmed ve İshâk aynen Ebû Hüreyre hadisine göre amel ederler İshâk der ki: İlk tekbîri kaçıracağından korkarsa hızlıca yürümesinde bir sakınca yoktur.

Hasan b. Ali el Hallâl yoluyla yukarıdaki hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiştir. Abdurrezak ta aynı şekilde Said b. Müseyyeb ve ebu Hüreyre yoluyla rivâyet etmiştir. Bu rivâyet Zürey’in hadisinden daha sahihtir.

Yine İbn ebî Ömer yoluyla bir önceki hadisin benzeri daha rivâyet edilmiştir.

 

 MESCIDDE OTURUP NAMAZI BEKLEMENIN DEĞER VE KIYMETI

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz namaz için beklediği sürece namazdaymış gibi sevap kazanır. Mescidde bulunduğu sürede melekler hades yapıncaya kadar o kimseye Allah’ım onu bağışla ona merhamet et diye dua ederler dedi. Hadramevtli bir adam Hades nedir? Ey Ebû Hüreyre deyince; Ebû Hüreyre sesli veya sessiz bir şekilde yellenmek, yani abdestin bozulmasıdır” diye cevap verdi. (Nesâî, Sehv: 103; Müslim, Mesacid: 49)

ž Bu konuda Ali, Ebû Saîd, Enes, Abdullah b. Mes’ûd ve Sehl b. Sa’d’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

 

 SECDE EDILECEK YERE SERILEN KÜÇÜK SECCADE ÜZERINDE NAMAZ KILMAK

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) küçük seccade üzerinde de namaz kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 63)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Habibe, İbn Ömer, Ümmü Süleym, Âişe, Meymûne’den de hadis rivâyet edilmiş olup Ümmü Gülsüm binti ebî Seleme b. Abdil Esed, Ümmü Seleme’den ve Peygamber (s.a.v.)’den hadis işitmemiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu görüştedirler. Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Böylece Peygamber (s.a.v.)’in seccade üzerine namaz kıldığı sabit olmuştur.

Tirmîzî: Hurma, küçük hasır parçasıdır.

 

HASIR ÜZERINDE NAMAZ KILMAK

Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) hasır üzerinde namaz kılmıştır.” (İbn Mâce, İkame: 63)

ž Tirmîzî: Bu konuda Enes ve Muğıre b. Şu’be’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Saîd hadisi hasendir.

İlim adamlarının pek çoğu bu hadisle amel etmişlerdir. Bir kısım ilim adamları ise toprak üzerinde namaz kılmayı hoş görmüşlerdir. Ebû Sûfyân’ın ismi Talha b. Nafi’dir.

 

 BIR SERGI ÜZERINDE NAMAZ KILMAK

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) biz çocukların arasına katılırdı ve küçük kardeşime; Ey Ebû Umeyr, yavru kuş ne yapıyor derdi. Enes diyor ki: Bir yaygımız vardı üzerine su serpilerek temizlendi ve Peygamber (s.a.v), onun üzerinde namaz kıldı.” (Buhârî, Edeb: 64; Müslim, Mesacid, 54)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbni Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin dönemi ilim adamlarının çoğunluğu bu hadisle amel etmiş olup değişik sergiler (Halı, kilim, battaniye) üzerinde namaz kılmakta bir sakınca görmemektedirler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ebûtteyyah’ın ismi Yezîd b. Humeyd’dir.

 

AÇIK YERLERDE (BOSTANLARDA) NAMAZ KILMAK

Muâz b. Cebel (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) açık yerlerde (bostanlarda) namaz kılmaktan hoşlanırdı.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Ebû Dâvûd diyor ki: Hıytan (Bostanlar) demektir.

Tirmîzî: Muâz hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Hasen b. ebî Cafer rivâyetinden bilmekteyiz. Yahya b. Saîd ve başkaları Hasan b. ebî Caferî zayıf saymışlardır. Ebû’z Zübeyr’in ismi Muhammed b. Müslim b. Tedrüs’tür. Ebût-Tufeyl’in ismi ise Âmir b. Vâsile’dir.

 

NAMAZ KILANIN ÖNÜNE KOYACAĞI SÜTRE (IŞARET)

Musa b. ebî Talha (r.a.), babasından rivâyetle şöyle demiştir: “Sizden biriniz namaz kılarken önüne hayvana binerken dayandığı tahta parçası büyüklüğünde bir şey koysun ve namazını kılsın ve onun arkasından geçenlere artık aldırmasın.” (Müslim, Salat: 50; Ebû Dâvûd, Salat: 110)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre, Sehl b. ebî Hamse, İbn Ömer, Sebre b. Mabed el Cühenî, Ebû Cuhayfe ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Talha hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederek imâmın sütresi cemaati için de geçerlidir, demişlerdir.

 

NAMAZ KILANLA SÜTRESI ARASINDAN GEÇME YASAĞI

Büsr b. Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Zeyd b. Hâlid el Cühenî, Ebû Cüheym’e namaz kılanın önünden geçilmesi durumunda Rasûlullah (s.a.v.)’den ne işittiğini sordu da Ebû Cuheym dedi ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namaz kılan kimsenin önünden geçen kimse ne kadar günah işlediğini bilmiş olsaydı, onun önünden geçmek yerine kırk bu kadar zaman beklemesi daha hayırlı olurdu.” Ebûn Nadr diyor ki: Kırk gün mü? Kırk ay mı? Kırk yıl mı? dedi bilemiyorum. (Ebû Dâvûd, Salat: 108; Nesâî, Kıble: 8)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd el Hudrî, Ebû Hüreyre, İbn Ömer ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Cüheym hadisi hasen sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle buyurduğu da rivâyet edilmiştir: “Sizden birinizin yüz yıl durup beklemesi namaz kılan kardeşinin önünden geçmesinden daha hayırlıdır.

İlim adamları bu hadise göre amel etmişler olup namaz kılanın önünden geçmeyi mekruh saymışlar, fakat namazını kesip bozmadığına kanaat getirmişlerdir.

Ebûn Nadr’ın ismi Sâlim olup, Amr b. Abdullah el Medinî’nin azat edilmiş kölesidir.

 

 NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN GEÇEN HIÇBIR ŞEYIN NAMAZI BOZMAYACAĞI

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir binit üzerinde Fazl’ın arkasında idim Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabı Minâ’da namaz kılarken onların yanına geldik binitten inerek saffa durduk merkeb safların önünden geçti ve namazlarına engel olmadı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 112)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Fadl b. Abbâs ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve tabiin dönemi alimlerinden pek çoğu bu hadisle amel ederek şöyle demişlerdir: “Namazı hiçbir şey kesmez, yani engel olmaz.” Sûfyân es Sevrî ve Şâfii bu görüştedirler.

 

 NAMAZ KILANIN ÖNÜNDEN KÖPEK, EŞEK VE KADIN GEÇERSE

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse önüne hayvan semerinin önündeki veya arkasındaki tahta kadar da olsa bir şeyi koymaksızın namaz kılarsa önünden geçen siyah köpek, kadın ve eşek onun namazını keserek bozar. Ebû Zerr’e sordum; Kara köpeğin kırmızı ve beyaz köpekten farkı nedir? Dedi ki: Ey kardeşimin oğlu benim Rasûlullah (s.a.v.)’e sorduğum şeyi sende bana sordun, siyah köpek şeytandır” buyurdular. (Nesâî, Kıble: 7; Ebû Dâvûd, Salat: 113)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd, Hakem b. Amr el Gıfârî, Ebû Hüreyre ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Zerr hadisi hasen sahihtir.

Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederek, eşek, kadın ve siyah köpek namazı keser demişlerdir.

Ahmed diyor ki: Siyah köpek namazı keser bunda şüphem yok fakat kadın ve eşek konusunda şüpheliyim.

İshâk diyor ki: Namazı kara köpekten başka hiçbir şey kesmez.

 

 TEK KAT ELBISEYLE NAMAZ KILINABILIR MI?

Amr b. ebî Seleme (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Amr: Rasûlullah (s.a.v.)’i Ümmü Seleme’nin evinde tek kat elbiseyle namaz kıldığını görmüştür. (Nesâî, Kıble: 15)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre, Câbir, Seleme b. el Ekva, Enes, Amr b. ebî Üseyd, Ubade b. Sâmit, Ebû Saîd, Keysân, İbn Abbâs, Âişe, Ümmü Hanî ve Ammâr b. Yâsir, Talk b. Ali, Şamil el Ensârî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Amr b. ebî Seleme hadisi hasen sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerdeki ilim adamlarının pek çoğu bu hadise göre amel etmişler olup: “Tek elbiseyle namaz kılmakta bir sakınca yoktur” demektedirler.

Bazı ilim adamları ise, kişinin iki kat elbiseyle namaz kılması daha güzeldir, demektedirler.

 

KIBLENIN KUDÜS’DEN KÂBE’YE ÇEVRILMESI

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) Medîne’ye geldikten sonra on altı ve on yedi ay kadar Kudüs’teki Beyti Makdis’e doğru namaz kılmıştı. Rasûlullah (s.a.v.) Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmayı çok arzu ederdi. Derken şu ayeti kerime nazil oldu; “Ey Peygamber! Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu, Allah ve Cibril’den haber beklediğini görüyoruz merak etme elbette seni hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. Bundan böyle yüzünü Mescidi Haram tarafına çevir, nerede olursanız yüzlerinizi o yöne çevirin.” (2 Bakara 144)

Onun yönü böylece Kâbe’ye çevrilmiş oldu bunu çok istiyordu. Bir adam Peygamberle birlikte ikindi namazını Kâbe’ye doğru kıldıktan sonra Ensâr’dan bir topluma uğradı, onlar ikindi namazını Beyti Makdis’e doğru kılmakta ve rükû’ vaziyetinde idiler. Kendisinin Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber Kâbe’ye doğru namaz kıldığına şehâdet ederek Kâbeye dönülerek namaz kılınmaya başlandığını söyledi. Onlar da rükû’ da olmalarına rağmen yönlerini değiştirdiler. (Nesâî, Kıble: 1; Muvatta, Kıble: 4)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, İbn Abbâs, Umare b. Evs, Amr b. Avf el Müzenî ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Berâ hadisi hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî ve Ebû İshâk’tan da aynı şekilde rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Onlar sabah namazında ve rükû’ vaziyetinde idiler.” (Nesâî, Kıble: 34)

ž Tirmîzî İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.

 

 DOĞU ILE BATI ARASI KIBLE SAYILIR

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğu ile batı arası kıble sayılır.” (İbn Mâce, İkame: 60)

Ebû Ma’şer (r.a.)’den de benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları Ebû Ma’şer’i hafızası yönünden tenkit etmişlerdir. İsmi Necîh olup Haşim oğullarının azatlı kölesidir. Muhammed diyor ki: Ben ondan bir şey rivâyet etmem fakat insanlar rivâyet ediyorlar. Yine Muhammed diyor ki: Abdullah b. Cafer el Mahremî’nin Osman b. Muhammed el Ahnesî, Saîd el Makburî ve Ebû Hüreyre’den yaptığı rivâyet Ebû Ma’şer’in rivâyetinden daha kuvvetli ve sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğu ile batı arası kıble sayılır.” (İbn Mâce, İkame: 56)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdullah b. Cafer’e “Mahremî” denmesinin sebebi Misver b. Mahreme’nin oğlu olmasındandır.

“Doğu ile batı arası kıble sayılır” hadisini Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından pek çok kişi rivâyet etmiş olup Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Talib ve İbn Abbâs bunlardandır.

İbn Ömer şöyle derdi: Batıyı sağ tarafına doğuyu da sol tarafına alırsan bu ikisinin arası kıble sayılır. Kıbleyi araştırdığında böyle yapabilirsin İbn’ül Mübarek ise diyor ki: “Doğu ile batı arası kıble sayılır.” Hadisi doğulular içindir, Merv’liler için sola dönmek gerekir yani her bölgeye göre kıble yönü değişik olacaktır.

 

 BULUTLU HAVADA KIBLE YÖNÜNDEN BAŞKA BIR YÖNE DOĞRU NAMAZ KILMANIN DURUMU

Abdullah b. Âmir b. Rabia babasından rivâyet ederek şöyle demiştir: Karanlık bir gecede Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber bir yolculukta idik. Kıblenin ne taraf olduğunu tespit edemedik, her birimiz değişik yönlere doğru namaz kıldı. Sabah olunca durumu Rasûlullah (s.a.v.)’e aktardık bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu: “Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün, Allah’a dönmüş olursunuz. Şüphesiz Allah’ın imkanları ve bilgisi sınırsızdır.” (2 Bakara 115) (İbn Mâce, İkame: 56)

ž Tirmîzî: Bu hadisin senedi böyle değildir. Bu hadisi sadece Eş’as b. Semman’ın rivayetiyle bilmekteyiz. Bu kimsenin de hadis konusunda zayıf olduğu söylenmiştir. Yine de ilim adamlarının çoğunluğu bu hadise göre amel etmekte olup şöyle demektedirler: “Bulutlu havada kıbleyi şaşırarak namaz kılınsa sonra başka tarafa doğru kılındığı belli olsa kılınan namaz caizdir.” Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Ahmed ve İshâk bunlardandır.

 

 NAMAZ KILMANIN YASAK OLDUĞU YERLER

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) yedi yerde namaz kılmayı yasaklamıştır. Çöplükler, hayvan kesim yerleri, mezarlıklar, yol ortası, hamam ve banyolar, deve ahırları ve Kâbe’nin damında.” (Dârimî, Salat: 111; Nesâî, Cenaiz: 106)

İbn Ömer (r.a.)’den bu hadise yakın manada hadis rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Mersed, Câbir ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Mersed’in ismi Kennaz b. Husayn’dir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisinin senedi bu şekilde pek sağlam değildir. Hadisin râvilerinden Zeyd b. Cabir hafızası yönünden tenkid edilmiştir.

Tirmîzî: Zeyd b. Cübeyr el Kûfî daha sağlam ve daha yaşlıdır ve İbn Ömer’den hadis işitmiştir.

Leys b. Sa’d bu hadisi, Abdullah b. Ömer el Umerî’den, Nafi’den, İbn Ömer ve Ömer yoluyla benzeri şekilde rivâyet etmiştir. Dâvûd’un Nafi’ ve İbn Ömer yoluyla rivâyet ettiği hadis Leys b. Sa’d’ın hadisinden daha sahih ve sağlamdır. Abdullah b. Ömer el Umerî bazı hadisçiler tarafından hafızası yönüyle tenkit edilmiş olup Yahya b. Saîd el Kattan bunlardandır.

 

 KOYUN VE DEVE AĞILLARINDA NAMAZ KILINIRMI?

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Koyun ağıllarında namaz kılın fakat deve ağıllarında kılmayın.” (İbn Mâce, Mesacid: 12; Ebû Dâvûd, Salat: 25)

Ebû Hüreyre (r.a.)’den aynen ve yaklaşık olarak bir hadis daha rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Bu konuda Cabir b. Semure, Berâ, Sebre b. Mâbet el Cühenî, Abdullah b. Muğaffel, İbn Ömer ve Enes’ten de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Hadisçiler, uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Ebû Husayn’ın, Ebû Salih, Ebû Hüreyre yoluyla aktardığı hadis garibtir. İsrail bu hadisi, Ebû Husayn, Ebû Salih, Ebû Hüreyre’den mevkuf olarak rivâyet etmekte ve Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaştırmamaktadır. Ebû Husayn’ın ismi Osman b. Asım el Esedî’dir.

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) “Koyun ağıllarında namaz kılardı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 25)

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebûtteyyah Eddubaî’nin ismi Yezîd b. Humeyd’tir.

 

 HAREKET HALINDEKI BINIT ÜZERINDE NAMAZ KILINABILIR MI?

Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bir iş için beni bir yere göndermişti. Oradan döndüğünde doğuya doğru gitmekte olan biniti üzerinde namaz kılmaktaydı secdesini rükû’ undan daha fazla eğilerek yapmaktaydı.” (Nesâî, Mesacid: 46; Dârimî, Salat: 181)

ž Tirmîzî: Bu konuda Enes, İbn Ömer, Ebû Saîd, Âmir b. Rabia’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir.

Bu hadis başka bir yolla yine Câbir tarafından rivâyet edilmiştir. Tüm ilim adamları bu hadisle amel etmişler olup ihtilaf edildiğini bilmiyoruz. Kişinin nafile namazlarını biniti üzerinde, ne tarafa yönelirse yönelsin kılmasında bir sakınca görmemişlerdir.

 

 BINITI, SÜTRE YAPARAK NAMAZ KILINABILIR MI?

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) binitini ve devesini sütre yaparak namaz kılardı. Ayrıca binitinin üzerinde binit ne tarafa yönelirse yönelsin nafile namazlarını kılardı.” (Buhârî, Salat: 121; Ebû Dâvûd, Salat: 93)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamları deveyi sütre olarak kullanıp namaz kılmakta bir sakınca görmezler.

 

 AKŞAM YEMEĞI ILE YATSI NAMAZI BIRARAYA GELIRSE HANGISINDEN BAŞLANMALI

Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demektedir: “Akşam yemeği hazır olur yatsı namazı vakti de girerse yemeğe öncelik verin.” (Buhârî, Ezan: 42; Dârimî, Salat: 58)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, İbn Ömer, Seleme b. Ekva ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.) ashabından bir kısım ilim adamları bu görüşte olup Ebû Bekir, Ömer ve İbn Ömer bunlardandır. Ahmed ve İshâk’da aynı görüşte olup “Cemaatle namaz kaçırılsa yemeğe öncelik verilir” derler.

Tirmîzî: Carud’tan işittim Veki’den şöyle söylediğini işitmiştir: “Yemeğin bozulmasından korkulursa yemeğe öncelik verilmelidir.” Kalbin yemekle meşgul olmaması için böyle bir görüşe giden Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki gelenlerin görüşlerine uymak daha uygundur. İbn Abbâs’dan şöyle rivâyet edilmiştir: “İçimizi meşgul eden bir şey varken namaza başlamayınız.”

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Akşam yemeği hazır olur namaz vakti de girerse siz akşam yemeğinden başlayın.” (Buhârî, Ezan: 42; Dârimî, Salat: 58)

ž İbn Ömer, imâmın okuyuşunu işite işite akşam yemeğini yerdi.

Tirmîzî: Hennâd yoluyla Abde, Ubeydullah Nafi’ ve İbn Ömer’den de bu konuda hadis rivâyet edilmiştir.

 

 UYKULU VAZIYETTE NAMAZ KILINABILIR MI?

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaz kılacak kimse uykusu gelmişse uykusu gidinceye kadar yatıp uyusun çünkü uykulu kimse namaz kılarken istiğfar edeyim derken kendi kendine sövebilir.” (Dârimî, Salat: 107; Nesâî, Tahara: 117)

ž Tirmîzî: Bu konuda Enes ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir.

 

 HER TOPLULUĞA KENDILERINDEN BIRI IMÂM OLMALI

İbn Atıyye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mâlik b. Huveyris bazen bizim bölgemize gelir sohbet ederdi. Bir gün namaz vakti girmişti ki öne geç bize imâmlık yap dedik. Biriniz öne geçsin namaz kıldırsın niçin kıldırdığıma gelince: “Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğime göre, şöyle buyurmuştu: Her kim bir topluluğu ziyaret ederse onlara imâm olmasın. Onlara kendilerinden biri imâmlık yapsın.” (Nesâî, İmâme: 6; Ebû Dâvûd, Salat: 60)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamları bu hadisle amel ederler ve şöyle derler: “İmamlık yapmak ziyaretçiden fazla ev sahibinin hakkıdır.

Bir kısım ilim adamları ise: Ev sahibi izin verirse imâmlık yapmasında bir sakınca yoktur” derler. İshâk; Mâlik b. Huveyris hadisi hakkında çok şiddetli davranarak, ev sahibi izin verse bile imâm olmaması gerektiğini söyleyerek evde böyle olduğu gibi mescidde de aynı olmalı oradaki kimselerden biri namaz kıldırmalıdır, demektedirler.

 

 IMÂM OLAN KIMSENIN SADECE KENDISINE DUA ETMEMELI

Sevbân (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İzinsiz olarak hiçbir kimsenin bir başkasının evinin içine bakması helal değildir. Eğer bakarsa eve girmiş gibi olacağından suç işlemiş olur. imâm olan kimse yaptığı duayı başkalarını dahil etmeksizin sadece kendisine yapmasın böyle yaparsa hainlik etmiş olur abdestine sıkışmış olarak kimse de namaz kılmaya kalkmasın.” (Nesâî, İmâme: 6)

ž Tirmîzî: Sevbân hadisi hasendir. Bu hadis Muaviye b. Salih, Sefr b. Nuseyr, Yezîd b. Şüreyh ve Ebû Ümâme yoluyla da rivâyet edilmiştir. Ayrıca Yezîd b. Şüreyh ve Ebû Hüreyre yoluyla da rivâyet edilmiştir. Yezîd b. Şüreyh’in, Ebû Hayy’den aktardığı rivâyet sened yönünden daha sağlam ve meşhurdur.

 

 BIR KIŞI KENDISINI ISTEMEYEN KIMSELERE IMÂM OLMASIN

Hasan (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir; Enes b. Mâlik’den işittiğime göre, şöyle diyordu: “Rasûlullah (s.a.v.) üç kişiye lanet ederek onların Allah’ın rahmetinden uzak olmalarını istemiştir. Kendisini istemeyen kimselere imâm olan kişiye, kocası kendisine kızgın olarak geceleyen kadına, Ezanı işitip de namazı kılmayan kimseye.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Talha, Abdullah b. Amr ve Ebû Umare’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes’in bu hadisi sahih değildir. Çünkü Hasan’dan mürsel olarak yani rivâyet zincirinden bir kişi atlanarak rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ahmed b. Hanbel hadisin râvîlerinden Muhammed b. Kâsım hakkında ileri geri konuşmuş olup, hafız olmadığını ve zayıf olduğunu söylemiştir.

İlim adamlarından bir kısmı istenmeyen imâmın cemaate imâmlık yapmasını hoş görmemişler, bilgisiz, cahil ve zalim değilse, günah onu istemeyen kimseleredir, demişlerdir.

Ahmed ve İshâk bu konuda şöyle derler: İstemeyen birkaç kişi olursa bir sakınca yoktur, çoğunluk istemezse o zaman bu durum geçerli olur.

Amr b. Hâris b. el Mustalık (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kıyamet günü azabı en şiddetli olan iki kişiden bahsedildi; Kocasına isyan eden kadınla, kendisini istemedikleri halde onlara imâmlık yapan kimse.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Hennâd ve Cerir’den aktarıldığına göre Mansur şöyle demiştir: imâmlar konusunda sormuştuk ta bize şöyle denildi; “Buradaki azab zalim haksızlık yapan ve cahil imâmlar içindir, sünnete göre yaşayan imâmlara gelince, günah o imâmı istemeyen kimselere aittir.

Ebû Gâlib (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ebû Ümâme’den işittim şöyle diyordu: Üç kişi vardır ki namazda kılsalar namazları kulaklarından öteye geçmez sahibinden kaçan köle dönüp gelinceye kadar, kocası kendisini öfkeli durumda geceyi geçiren kadın ve istenmediği halde cemaate imâm olan kişi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Ebû Gâlib’in, bu hadisi bu yönden hasen garibtir. Ebû Gâlib’in ismi ise Hazevver’dir.

 

 IMÂM OTURARAK NAMAZ KILARSA CEMAATTE OTURARAK KILMALI

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) attan düştü, biraz rahatsızlandı ve bize oturarak namaz kıldırdı bizde oturarak onunla birlikte namaz kılmıştık, namazdan sonra dönüp bize şöyle buyurdu: “imâm kendisine uyulmak için imâm olmuştur tekbîr aldığında sizde tekbîr alın rükû’ a vardığında sizde rükû’ edin rukudan doğrulunca sizde doğrulun “semiallahû limen hamideh” dediğinde siz de “Rabbena lekel hamd” deyin, secdeye gittiğinde sizde secdeye gidin, oturarak namaz kıldığında sizde hep birlikte oturarak namaz kılın.” (Buhârî, Ezan: 51; Muvatta, Salat-ül Cemaa: 5)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ebû Hüreyre, Câbir İbn Ömer ve Muaviye’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes’in “attan düşmeyi anlatan” hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir kısım kimseler bu hadise göre amel etmişler olup Câbir b. Abdillah, Useyd b. Hudayr, Ebû Hüreyre ve başkaları bunlardandır. Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedirler.

Bazı ilim adamları ise: “imâm oturarak namaz kılarsa cemaat ayakta kılmalıdır, oturarak kılmaları caiz değildir” derler. Sûfyân es Sevrî, Mâlik b. Enes, İbn’ül Mübarek ve Şâfii bunlardandır.

 

 IMÂMIN NAMAZ KILMASINA CEMAAT MUTLAKA UYMALI

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) vefatıyla sonuçlanan hastalığında Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kılmıştı.” (Buhârî, Ezan: 51; Muvatta, Salat-ül Cemaa: 5)

ž Tirmîzî: Âişe’nin bu hadisi hasen sahih garibtir.

Âişe (r.anha)’dan ayrıca “İmâm oturarak namaz kılarsa siz de oturarak namaz kılın” şeklinde de hadis rivâyet edilmiştir.

Yine Âişe (r.anha)’dan şöyle bir rivâyet daha vardır: “Rasûlullah (s.a.v.) hastalığında mescide çıkmıştı, Ebû Bekir namaz kıldırıyordu, Ebû Bekir’in yanında namazı kılmıştı cemaat Ebû Bekir’e uymuştu Ebû Bekir’de Rasûlullah (s.a.v.)’e uyarak namaz kılmıştı.” Yine Âişe (r.anha)’dan Rasûlullah (s.a.v.) Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kıldı şeklinde bir rivâyet daha vardır. Aynı şekilde Enes’den de Rasûlullah (s.a.v.)’in Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kıldığına dair bir rivâyeti de vardır.

Enes (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hastalığı anında Ebû Bekir’in arkasında oturarak namaz kılmıştı, elbisesi koltuk altından omuza dolanmış vaziyette idi.” (Buhârî, Ezan: 51; Muvatta, Salat-ül Cemaa: 5)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Tirmîzî: Aynı şekilde bu hadisi Yahya b. Eyyûb, Humeyd’den, Sabit ve Enes’den de rivâyet etmiştir. Enes ve Humeyd yoluyla gelen bu hadisi pek çok kimselerde rivâyet ettiler “Sabit”i zikretmemişlerdir. Sabit’in zikredildiği rivâyet daha sahihtir.

 

 IMÂMIN, IKINCI REK’ATTA OTURACAĞI YERDE UNUTARAK KALKMASI

Şa’bi (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Muğîre b. Şu’be bize namaz kıldırdı ve ikinci rek’atta oturması gerekirken kalktı cemaat ona hatırlatma yapmak üzere sübhanallah dedi o da cemaate sübhanallah dedi. Namazın kalan bölümünü bitirince oturduğu halde iki sehv secdesi yaptı ve Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisi gibi yaptığını haber verdi.” (Nesâî, Sehv: 22; Dârimî, Salat: 176)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ukbe b. Âmir, Sa’d ve Abdullah b. Buhayne’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bazı hadisçiler hafızası yönünden İbn ebî Leylâ’yı tenkit ederler.

Ahmed diyor ki: “İbn ebî Leylâ’nın hadisi delil olarak kullanılamaz.”

Muhammed b. İsmail ise şöyle diyor: “İbn ebî Leylâ doğru bir kimsedir fakat ben ondan hadis rivâyet etmem çünkü hadisin sağlamıyla sağlam olmayanı ayırt edemez dolayısıyla ben böyle olan hiçbir kimseden hadis rivâyet etmem.”

Bu hadis Muğîre b. Şu’be’den değişik yollarla da rivâyet edilmiştir. Sûfyân; Câbir, Muğîre b. Şübeyl, Kays b. Hazım ve Muğîre b. Şu’be’den bu hadisi rivâyet etmiştir. Bazı ilim adamları Câbir el Cu’fî,nin zayıf olduğunu söylemekte olup, Yahya b. Saîd, Abdurrahman b. Mehdî ve başka kimseler onun rivâyetini terk etmişlerdir.

İlim adamları bu hadisle amel etmekte ve şöyle demektedirler. Bir kimse namazın ikinci rek’atında ayağa kalkmış olsa namazına devam eder sonunda iki sehv secdesi yapar secdeleri selamdan önce de yapar sonra da yapabilir. Selamdan önce secdeler yapılır diyenlerin hadisi daha sahihtir. Bu hadisi Zührî, Yahya b. Saîd el Ensarî, Abdurrahman el A’rec ve Abdullah b. Buhayne’den rivâyet etmiştir.

Ziyâd b. İlaka (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Muğîre b. Şu’be bize namaz kıldırmıştı iki rek’at kılınca oturmaksızın ayağa kalkmıştı cemaat sübhanallah diyerek onu uyardılar fakat o kalkın ve namaza devam edin diye onlara işaret etti namazını tamamlayınca selam verdi iki sehv secdesi yaptı tekrar selam verdi ve Rasûlullah (s.a.v.)’de aynen bu şekilde yapmıştı” dedi. (Nesâî, Sehv: 22; Dârimî, Salat: 176)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Bu hadis Muğîre b. Şu’be yoluyla değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

 

ILK OTURUŞTAKI OTURMA SÜRESI NE KADARDIR?

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’in babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ilk oturuşta sanki kızgın taşlar üzerinde oturur gibi acele ederdi.” Şu’be diyor ki: Sa’d, bir şey söyler gibi dudaklarını hareket ettirirdi. Ben diyorum ki: “Üçüncü rek’ata kalkıncaya kadar” demek istiyordu o da aynı şekilde demişti. (Nesâî, İftitah: 179; Ebû Dâvûd, Salat: 175)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir, ne var ki Ebû Ubeyde babasından duymuştur.

İlim adamları bu hadisle amel etmişler ve ilk oturuşta teşehhüde bir şey ilave edilmemesini tercih etmişler ve “eğer bir şeyler ilave ederse sehv secdesi yapması gerekir” demişlerdir. Şa’bî ve başkalarından böyle aktarılmıştır.

 

 RASÛLULLAH (S.A.V.)’E NAMAZ KILARKEN SELAM VERILMIŞ MIYDI?

Suheyb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e uğramıştım namaz kılıyordu selam verdim işaretle selamımı aldı. Râvî diyor ki: “Parmağıyla işaret ederek dediğini biliyorum.” (Nesâî, Sehv: 6; Ebû Dâvûd, Salat: 165)

ž Tirmîzî: Bu konuda Bilâl, Ebû Hüreyre, Enes ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisine namazda iken selam verildiğinde selamı nasıl alırdı diye Bilâl (r.a.)’e sordum. Dedi ki: Eli ile işaret ederek alırdı.” (Ebû Dâvûd, Salat: 92)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Suheyb’in hadisi (367) de hasen olup onu sadece Leys’in, Bükeyr’den yaptığı rivâyetle bilmekteyiz.

Zeyd b. Eslem’in, İbn Ömer’den rivâyetine göre, şöyle demiştir: Bilâl’e sordum: “Rasûlullah (s.a.v.), Amr b. Avf oğullarının mescidinde namaz kıldırırken kendisine verilen selamı nasıl alırdı? Dedi ki: İşaret ederek alırdı.

Tirmîzî: Bence her iki hadiste sahihtir. Bilâl’in hadisinin hikâyesiyle Suheyb’in hadisinin hikâyesi başka başkadır, İbn Ömer’in her iki râvîden de işitmiş olması muhtemeldir.

 

IMÂM YANILIRSA ERKEKLER SÜBHANALLAH DER, KADINLAR ISE EL ÇIRPAR

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İmâmın yanıldığını bildirmek üzere Sübhanallah demek erkekler için, el çırpmak ta kadınlar içindir.” (Nesâî, Sehv: 15; Ebû Dâvûd, Salat: 168)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Sehl b. Sa’d, Câbir, Ebû Saîd ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Ali diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den içeri girmek için izin istediğimde, namazda ise sübhanallah derdi.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler. Ahmed ve İshâk bunlardandır.

 

 NAMAZDA ESNEMENIN HOŞ OLMADIĞI

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namazda esnemek şeytandandır sizden birinize esneme gelince gücü yettiği kadar önlemeye çalışsın.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 89; Buhârî, Bed’ül Halk: 11)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Saîd el Hudrî ve dedesi Adıy b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

İlim adamlarından bir gurup namazda esnemeyi hoş karşılamazlar.

İbrahim diyor ki: Ben esnemeyi yapmacık öksürükle önlemeye çalışırım.

 

 OTURARAK NAMAZ KILMANIN SEVÂBI AYAKTA KILMANIN YARISI KADARDIR

Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’e oturarak namaz kılan kimsenin namazı hakkında sordum şöyle buyurdular. Ayakta kılmak daha kıymetli ve değerlidir. Oturarak namaz kılana ayakta kılanın yarısı kadar sevap vardır, yatarak kılana ise oturarak kılanın yarısı kadar sevap vardır.” (Nesâî, Kıyam-ül leyl: 20; İbn Mâce, İkame: 141)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr, Enes, Sâib ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Imrân b. Husayn hadisi hasen sahihtir.

Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e hastanın nasıl namaz kılacağını sordum şöyle buyurdular: “Ayakta kıl gücün yetmezse oturarak kıl buna da gücün yetmezse yan üstü yatarak kıl.” (Nesâî, Kıyam-ül leyl: 20; İbn Mâce, İkame: 141)

ž Bu hadisi bu şekilde Hennâd; Vekî, İbrahim b. Tahman, Hüseyin el Muallim’den rivâyet etmiştir.

Tirmîzî: Hüseyin b. Muallim’den İbrahim b. Tahman’ın rivâyetine benzer bir rivâyet eden kimseyi bilmiyoruz. Ebû Usame ve daha başka kimseler Hüseyin el Muallim’den, İsa b. Yunus’un rivâyetine benzer şekilde hadis rivâyet etmişlerdir.

Bir kısım ilim adamlarına göre bu hadisten anlaşılması gereken farz namaz değil nafile namazlardır.

Muhammed b. Beşşâr, İbn ebî Adiyy, Eş’as b. Abdülmelik ve Hasan’dan rivâyete göre, şöyle demişlerdir: “Kişi isterse nafile namazlarını ayakta, oturarak ve yan üstü yatarak kılabilir.” İlim adamları hastanın namazı hakkında değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı gücü yetmezse oturarak kılabilir demekte diğer bir kısmı da yan üstü yatarak kılabilir derler. Diğer bir kısmı ise sırt üstü yatarak ayaklarını kıbleye çevirerek kılar demektedirler. Sûfyân es Sevrî (371. hadis hakkında) Bu hüküm özrü olmayan kimsenin nafile namazı içindir, hastalık ve başka bir özrü olan kimse oturarak namazını kılar ve ayakta kılan gibi sevap alır. Bazı hadislerde Sûfyân es Sevrî’nin sözü gibi rivâyetlerde vardır.

 

NAFILE NAMAZLAR OTURARAK KILINABILIR

Peygamberimizin hanımlarından Hafsa (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in vefatından bir yıl öncesine kadar nafile namazlarını oturarak kıldığını görmedim. Fakat bu süreden sonra nafile namazlarını oturarak kılar okuduğu sûreyi tertil üzere okur bu şekilde o okuduğu sûre kendisinden daha uzun sûrelerden daha uzun olurdu.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 16; Nesâî, Kıyam-ül leyl: 19)

ž Bu konuda Ümmü Seleme, Enes b. Mâlik’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Hafsa hadisi hasen sahihtir.

Peygamber (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Geceleyin oturarak namaz kılar, okumasının bitmesine otuz kırk ayet kalınca ayağa kalkar kalan okumasını ayakta tamamlar sonra rükû’ a giderdi. İkinci rek’atta da aynı şekilde yapardı.” Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle de rivâyet edilmiştir: “Oturarak namaz kıldığı zaman, kıraat, rükû’ ve secdeleri oturduğu halde yapar, ayakta namaz kıldığında ise rükû’ ve secdeleri ayakta iken yapardı.”

Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Her iki hadisle de amel edilmiştir, iki hadiste sahih olup ikisiyle de amel edilmiştir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) oturarak namaz kılar oturarak okur okumasının bitmesine otuz kırk ayet kalınca ayağa kalkar, kalan okumasını ayakta tamamlar sonra rükû’ ve secdeleri yapar ikinci rek’atı da aynı şekilde kılardı.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 16; Nesâî, Kıyam-ül leyl: 19)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.)’in nafile namazından sormuştum. Dedi ki: “Bazen uzun gecelerde ayakta bazı uzun gecelerde ise oturarak kılardı ayakta kıldığı zaman rükû’ ve secdeleri ayakta olduğu halde yapar oturarak kıldığında ise oturduğu halde rükû’ ve secdelerini yapardı.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 16; Nesâî, Kıyam-ül leyl: 19)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

 PEYGAMBER (S.A.V.) NAMAZ KILARKEN ÇOCUK AĞLAMASI DUYUNCA NAMAZI KISALTIRDI

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Vallahi ben namaz kıldırırken bir çocuğun ağlamasını işitirim de annesinin rahatsız olmaması için okumayı kısaltırım.” (Buhârî, Ezan: 65; Müslim, Salat: 37)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Katâde, Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir.

 

 AKIL BALIĞ OLAN KADININ BAŞÖRTÜSÜZ NAMAZI KABUL OLMAZ

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Hayız görecek yaşa gelen kadının namazı ancak başörtüsü ile kabul edilir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 84, İbn Mâce, Tahara: 132)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Hadiste geçen “Haiz” kelimesi hayız görme yaşına gelmiş yani Akıl baliğ olmuş demektir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasendir.

İlim adamları bu hadisle amel ederek; “Kadın akıl baliğ olduktan sonra saçından bir parça görülebilecek şekilde namaz kılarsa namazı kabul edilmez” demektedirler.

Şâfii diyor ki: Kadının vücudundan bir tarafı açık olursa namaz caiz olmaz. Şâfii yine diyor ki: Kadın el, yüz ve ayaklarının sırtı dışında hiçbir tarafı açık bırakılmaksızın namaz kılmalıdır.

 

NAMAZDA ELBISENIN UYGUNSUZ DIKKAT ÇEKECEK ŞEKILDE BAŞTAN AYAĞA SARKITARAK GIYILMESI HOŞ DEĞILDIR

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namazda elbiseyi bağlamaksızın dikkat çekecek, avret yerlerini belirtecek şekilde bırakıvermeyi yasaklamıştır.” Ebû Dâvûd, Salat: 85)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Cuhayfe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadisi Atâ’nın, Ebû Hüreyre’den merfu olarak rivâyet ettiğini ancak Isl b. Sûfyân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Namazda sarkıtma konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlar olup, bir kısmı Yahudiler böyle yaparlar diyerek hoş karşılamamışlardır. Bir kısmı ise tek kat elbisesi olan kişinin yapmaması gerektiğini söylemişlerdir. Gömlek üzerinde ikinci bir elbisenin sarkıtılmasında bir sakınca yoktur diyerek Ahmed b. Hanbel görüşünü belirtmiştir. İbn’ül Mübarek ise namazda her türlü sarkıtmayı hoş karşılamamıştır.

 

 NAMAZDA SECDEDEKI ÇAKIL TAŞLARININ DÜZELTILMESININ HOŞ OLMADIĞI

Ebû Zerr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz namaza başladığında Allah’ın rahmeti ona yönelir. Bu nedenle secde yerindeki çakıllarla meşgul olmakla kendisini meşgul etmesin.” (İbn Mâce, İkame: 62; Nesâî, Sehv: 7)

ž Tirmîzî: Bu konuda Muaykîb, Ali b. ebî Tâlib, Huzeyfe ve Câbir b. Abdillah’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Zerr hadisi hasendir.

Peygamber (s.a.v.)’den “Namazda çakıl taşlarını düzlemeyi hoş karşılamadığına ve “Mutlaka yapacaksan bir defa yap” şeklinde de hadis rivâyet edilmiştir. Böylece tek sefer yapmaya müsaade etmiş gibi görünüyor. İlim adamları da böylece amel ederler.

Muaykîb’den rivâyet edildiğinde göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den namazda iken çakıl taşlarının düzeltilebilmesi konusunu sordum şöyle buyurdular: “Mutlaka yapman gerekiyorsa bir defa yap.” (Nesâî, Sehv: 7)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

 SECDE DURUMUNDA ÜFLEMENIN HOŞ OLMAYIŞI

Ümmü Seleme (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.), Eflah denilen bir kimsenin secde anında üflediğini gördü ve dedi ki: “Ey Eflah yüzünü topraklandırdın veya hoş bir iş yapmadın.” (Müsned: 25360)

ž Ahmed b. Menî’ diyor ki: Abbâd b. Avvam namazda üfürmeyi hoş karşılamayıp şöyle der: “Eğer namazda üfürürse bu yaptığı onun namazını iptal etmez biz böyle düşünürüz.”

Ebû Hamza (r.a.)’den bu senedle yaklaşık olarak geçen hadisin bir benzeri rivâyet edilmiş olup şu ilave vardır: “Rebah denilen bizden bir kişi.” (Müsned: 6878)

ž Tirmîzî: Ümmü Seleme’nin bu hadisinin isnadı pek sağlam değildir. Bazı ilim adamları, Meymun ve Ebû Hamza’nın hadis rivâyeti yönünden zayıf olduğunu söylemişlerdir. Namazda üfleme konusunda ilim adamları değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı namazda üfüren kimse namazını yeniden kılar demektedirler ki Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır. Bir kısmı ise namazda üfürmeyi hoş karşılamazlar ve namazın bozulmadığına kanaat getirmişlerdir. Ahmed ve İshâk’ta bu görüşte olanlar arasındadır.

 

 NAMAZDA ELLERI BEL ÜZERINE DAYAMAK ŞEKLINDE DURMANIN YASAK OLUŞU

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre “Rasûlullah (s.a.v.) elleri böğüre (bele) dayamak suretiyle namaz kılmayı yasakladı.” (Nesâî, İftitah: 12; Dârimî, Salat: 138)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer (r.a.)’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

Bazı ilim adamları namazda namaz da elleri bele dayamanın hoş olmadığını söylemişlerdir. Bir kısım ilim adamı ise elleri bele dayamak suretiyle yürümeyi hoş görmemişlerdir. İhtisar: namazda eli bele dayamak suretiyle durmaktır. Şeytanın yürürken elini beline dayamak suretiyle yürüdüğü rivâyet edilmiştir.

 

 NAMAZDA SAÇI ARKA TARAFA TOPUZ YAPMANIN YASAKLILIĞI

Ebû Rafi’ (r.a.)’den rivâyete göre, Ebû Rafi’ bir gün Hasan b. Ali namaz kılarken onun yanına gelmişti saçını topuz yaparak ensesinde toplamıştı onları çözdü, Hasan buna öfkelendi, Ebû Rafi’ dedi ki: Kızma namazına devam et; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim “o şeytanın oturacağı yerdir” buyurmuştu. (Dârimî, Salat: 105)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Seleme ve Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Rafi’ hadisi hasendir.

İlim adamları namazda saçları topuz yapmanın hoş olmadığını söylemişlerdir.

Tirmîzî: Imrân b. Musa Mekkeli ve Kureyşli olup Eyyûb b. Musa’nın kardeşidir.

 

 NAMAZDA ALLAH’A SEVGI VE SAYGIDAN DOLAYI GÖNÜL HUZURU

Fadl b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Namaz ikişer rek’attır her iki rek’atta bir oturum vardır. Allah’a sevgi ve saygıdan dolayı gönül huzuru, tevazu, yalvarma, aciz ve zayıf görünme vardır. Ellerin içini yüzüne doğru çevirip kaldırarak Ya Rabbi! Ya rabbi! Diye dua edersin kim böyle yapmazsa onun namazı şöyle böyledir.” (Müsned: 16868)

ž Tirmîzî: İbn’ül Mübarek’den başkası bu hadisin sonunda şöyle demişlerdir: “Her kim bu şekilde yapmazsa o namaz noksandır.”

ž Tirmîzî: Muhammed b. İsmail’den işittim dedi ki: Şu’be bu hadisi Abdurabbih b. Saîd’den rivâyet eder ve bazı yerlerde hata etmiştir. Mesela Enes b. ebî Enes’den diyor halbuki o, Imrân b. Imrân b. ebî Enes’tir. Abdullah b. el Hâris’den diyor halbuki o Abdullah b. Nafi’ b. el Amya’nın Rabia b. Hâris’den rivâyetidir. Aynı şekilde Şu’be, Abdullah b. Hâris’den, Muttalib’den ve Peygamber (s.a.v.)’den diyor oysa o Rabia b. Hâris b. Abdulmuttalib, Fadl b. Abbâs ve Peygamber (s.a.v.)’den olacaktır. Muhammed diyor ki: Leys b. Sa’d’ın hadisi Şu’be’nin hadisinden daha sahihtir.

 

MESCIDDE PARMAKLARI BIRBIRINE KENETLEMEK HOŞ DEĞILDIR

Ka’b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz güzelce abdest alıp namaz kılmak için mescide çıkarsa parmaklarını birbirine kenetlemesin çünkü o namazda gibidir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 50)

ž Tirmîzî: Ka’b b. Ucre’nin hadisini İbn Aclan’dan pek çok kimse Leys’in hadisi gibi rivâyet ettiler. Şerik, Muhammed b. Aclan’dan, babasından Ebû Hüreyre’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir. Şüreyk’in hadisi pek meşhur sayılmaz.

 

 NAMAZDA AYAKTA DURUŞU UZATMANIN DEĞER VE KIYMETI

 Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi namaz daha değerli ve kıymetlidir diye soruldu da “Kunutu uzun olanıdır” diye cevap verdi. (Kunut pek çok manalara gelmekle birlikte bu hadiste kıyam yani ayakta duruş anlamında kullanılmıştır.) (İbn Mâce, İkame: 200; Nesâî, İftitah: 61)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Hubşî ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Yine bu hadis değişik şekillerde Câbir’den tekrar rivâyet edilmiştir.

 

SECDE VE RÜKÛ’ LARI ÇOĞALTMANIN DEĞER VE KIYMETI

Madan b. Talha el Yağmerî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in azatlısı Sevbân’ı gördüm ve ona dedim ki: “Beni Cennete koyacak ve onunla faydalanacağım bir amel göster.” Biraz sustu ve bana dönerek şöyle dedi: “Secdeleri artırmaya devam et Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim buyurdu ki; Herhangi bir kul Allah için bir secde yaparsa Allah onun makamını bir derece yükseltir, bir hatasını da silip affeder. (İbn Mâce, İkame: 201)

Ma’dan b. Talha (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Ebû’d Derdâ’yı gördüm Sevbân’a sorduğum şeyi ona da sordum dedi ki: “Secdelere devam et” Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim, “Herhangi bir kul Allah için bir secde yaparsa Allah onun makamını bir derece yükseltir, bir hata ve günahını da silip affeder.” (İbn Mâce, İkame: 201)

ž Ma’dan b. Talha el Yağmeri’ye, İbn ebî Talha’da denilir.

Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Ebû Ümâme ve Fatıma’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Rükû’ ve secdelerin fazlalaştırılmasıyla ilgili Sevbân ve Ebû’d Derdâ hadisleri hasen sahihtir. İlim adamları bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlar. Bir kısmı: Namazda ayakta duruşu uzatmak rükû’ ve secdeleri uzatmaktan daha hayırlıdır derken, Bir kısmı da: Rükû’ ve secdelerin çokluğu ayakta durmanın uzunluğundan daha hayırlıdır.

Ahmed b. Hanbel diyor ki: Bu konuda iki hadis rivâyet edilmiş olup hiçbir hüküm içermemektedir. İshâk şöyle diyor: Gündüz namazlarında rükû’ ve secdenin çokluğu gece namazlarında ise ayakta durmanın uzunluğu değerli ve kıymetlidir. Fakat bir kimse gece Kur’ân’dan bir miktar okumayı adet edinmiş ise bu durumda rükû’ ve secdeleri çoğaltmak bana daha sevimlidir, çünkü hem okuyacağı Kur’ân-ı bitirmiş hem de secde ve rûku’sunu çoğaltmış olur.

Tirmîzî: İshâk’ın böyle söylemesinin sebebi Rasûlullah (s.a.v.)’in gece namazının uzunluğunu anlatmak istemesindendir. Rasûlullah (s.a.v.)’in gündüz namazlarına gelince; gece namazları gibi gündüz namazlarında da ayakta duruşu aynen gece namazı gibi uzun idi.

 

 NAMAZDA YILAN VE AKREP ÖLDÜRÜLEBILIR MI?

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namazda iki siyah şey (yılan ve akrep)’in öldürülmesini emretti.” (Nesâî, Sehv: 12; Dârimî, Salat: 178)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Rafî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin dönemi ilim adamlarından bir kısmı bu hadisle amel ederler. Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise namazda yılan ve akrep öldürmeyi hoş karşılamazlar.

İbrahim diyor ki: “Namaz başlı başına bir meşguliyettir.” Dolayısıyla böyle şeyler namazda yapılmaz, fakat birinci görüş daha doğrudur.

 

 UNUTMA SECDELERININ SELAMDAN ÖNCE YAPILMASI

Abdullah ibn Buhayne (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gün öğle namazında ikinci rek’atta oturacağı yerde ayağa kalktı namazı bitirince, her bir secde için tekbîr getirerek selam vermezden önce iki secde yaptı, cemaat de aynı şekilde oturmanın unutulmasından dolayı iki secde yaptılar.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 135)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdurrahman b. Avf’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Muhammed b. Beşşâr’dan aktarıldığına göre Abdû’l A’lâ ve Ebû Dâvûd şöyle demişlerdir. Hişâm, Yahya b. ebî Kesir ve Muhammed b. İbrahim’den bize bildirildiğine göre Ebû Hüreyre ve Abdullah ibn Sâib “Unutma secdelerini selamdan önce yaparlardı.”

Tirmîzî: Buhayne hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadise göre uygulama yapmışlardır.

Şâfii: Tüm unutma secdeleri selamdan önce yapılır. Bu hadis bu uygulamanın dışındaki hadislerin hükmünü kaldırmıştır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)’in son tatbikatı bu hadis üzeredir.

Ahmed ve İshâk’da derler ki: Kişi ikinci rek’atta oturmaksızın kalkıverirse Buhayne hadisine göre selamdan önce iki secde yapması yeterlidir.

Abdullah b. Buhayne, Abdullah b. Mâlik’tir ve Buhayne’nin oğludur, babasının ismi Mâlik annesinin ismi ise Buhaynedir.

İshâk b. Mansur, Ali b. Abdullah el Medenî’den bize bu şekilde haber vermiştir.

Tirmîzî: İlim adamları unutma secdelerinin selamdan önce mi? sonra mı? olduğu konusunda değişik görüşler ortaya koydular bir kısmı selamdan sonra yapılacağını söylerler. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır. Bir kısmı ise selamdan önce yapılacağı görüşünde olup, pek çok fıkıhçılar ve Medîneliler bu görüşte olup Yahya b. Saîd, Rabia, Şâfii ve başka kimseler bunlardandır.

Bir kısmı da unutma secdeleri namazda fazlalık yapılmışsa selamdan sonra, eksiklik yapılmışsa selamdan yapılmalıdır derler. Mâlik b. Enes gibi.

Ahmed diyor ki: Unutma secdeleri konusunda bize gelen her hadis kendi yapılış şekliyle değer bulur. Buhayne hadisinde oturulması gereken yerde kalkıldığı için secdeler selamdan önce yapılır. Diğer rivâyette: Öğle namazını beş rek’at kılmış ve secdeleri selamdan sonra yapmıştı.

Diğer rivâyette: Öğle ve ikindi namazlarında iki rek’atta selam vermişse yine secdeleri selamdan sonra yapmıştı. Dolayısıyla yapılan hata ve fazlalaştırma durumuna göre hepsi kendi konusunda yapıldığı şekliyle değerlendirilip uygulanır. Peygamber (s.a.v.) tarafından örneği gösterilmeyen her olayda secdeler selamdan önce yapılmalıdır. İshâk’da aynen Ahmed’in dediği gibi demekte ve şu ilaveyi yapmaktadır. “Rasûlullah (s.a.v.) tarafından örneği gösterilmeyen her yanılmada yanılmanın sebebi namazda fazlalık ise selamdan sonra, eksiklik ise selamdan önce iki secde yapılmalıdır.”

 

SELAMDAN VE KONUŞMALARDAN SONRA UNUTMA SECDESI

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre; “Rasûlullah (s.a.v.) bir sefer öğle namazını unutarak beş rek’at olarak kıldı da kendisine namaz mı artırıldı? Denildi, o da selam verilmiş durumda olduğu için selamdan sonra iki secde yaptı.” (Nesâî, Sehv: 75; İbn Mâce, İkame: 135)

ž Bu hadis hasen sahihtir.

Yine Abdullah (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) konuştuktan ve selam verdikten sonra iki secde yapmıştı.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 135)

ž Bu konuda Muaviye b. ebî Sûfyân, Abdullah b. Cafer ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) selamdan sonra iki secde yapmıştı.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 135)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Eyyûb ve başkaları da İbn Sirin’den bu hadisi rivâyet etmişlerdir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederek şöyle derler: Kişi öğle namazını dördüncü rek’atta oturmaksızın beş rek’at olarak kılsa namazı caizdir, iki secde yapar namazı tamam olmuş olur. Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşü de böyledir.

Bir kısım ilim adamları ise: Öğle namazını dördüncü rek’atta tahiyyat okuyacak kadar oturmaksızın beş rek’at olarak kılsa namazı bozulmuş sayılır. Sûfyân es Sevrî ve bazı Küfeliler bu görüştedirler.

 

UNUTMA SECDELERINDEN SONRA OTURUP TEKRAR SELAM VERMEK

Imrân b. Husayn (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) cemaate namaz kıldırdı ve yanıldı sonra iki secde yaparak oturdu ve tekrar selam verdi.” (Nesâî, Sehv: 76; İbn Mâce, İkame: 136)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih ve garibtir.

Bu konuda Muhammed b. Sirin, Ebû Kılâbe’nin amcası olan Ebû Mühelleb’den bu hadisten başka hadiste rivâyet etmiştir.

Muhammed bu hadisi Hâlid el Hazza’dan Ebû Kılâbe’den ve Ebû Mühelleb’den rivâyet etmiştir. Ebû Mühelleb’in adı Abdurrahman b. Amr’dır. Muaviye b. Amr da denilir.

Abdulvehhab es Sekafî, Hüşeym ve başkaları bu hadisi Hâlid el Hazza’dan ve Ebû Kılâbe’den uzunca rivâyet etmektedirler ki, bu Imrân b. Husayn’ın hadisidir. “Rasûlullah (s.a.v.) bir seferinde ikindi namazında üçüncü rek’atta selam verdi. Hırbak isimli biri dördüncü rek’ata kalktı.” Unutma secdesinde oturma var mıdır yok mudur konusunda alimler ayrı görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı iki secdeden sonra oturur ve selam verir demişlerdir. Bir kısmı da oturma ve selam yoktur selamdan önce secdeleri yaptığı için derler. Ahmed ve İshâk bunlardandır ve şöyle derler: “Selamdan önce iki secdeyi yaparsa oturmak gerekmez.”

 

 FAZLA VE EKSIK KILDIĞINDA ŞÜPHE EDEN IKI SECDE YAPAR

Iyâd b. Hilâl (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebû Saîd’e sordum: “Kiminiz namaz kılıyor nasıl kıldığını bilmiyor” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini bize haber verdi: “Biriniz namaz kılar ve nasıl kıldığını bilmezse oturduğu yerde iki secde yapsın.” (Nesâî, Sehv: 27)

ž Tirmîzî: Bu konuda Osman, İbn Mes’ûd, Âişe ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Saîd hadisi hasendir. Bu hadis Ebû Saîd vasıtasıyla değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Rasûlullah (s.a.v.)’den şu şekilde de rivâyet edilmiştir: “Bir mi? iki mi? diye şüpheye düşerseniz bir kabul edin, iki mi? üç mü? diye şüpheye düşerseniz iki kabul edin ve selam vermeden önce iki secde yapıverin.” Hadisçiler bu hadise göre amel ederler. Bazı ilim adamları da “Namazın da şüpheye düşen kaç rek’at kıldığını bilemeyen namazını yeniden kılsın.” Demektedirler.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şeytan namaz kılarken size gelir ve ne kadar kıldığını bilmeyesiniz diye kafanızı karıştırır ve siz de ne kadar kıldığınızı bilmezsiniz. Kim böyle bir şey hissederse oturduğu halde iki secde yapsın.” (Nesâî, Sehv: 27)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu; “Sizden biriniz namazda yanılır veya unutursa iki rek’at mı? Tek rek’at mı? Kıldığını bilemezse bir rek’at kabul ederek namazına devam etsin. İki mi? Üç mü? Kıldığını bilemez ise iki kabul ederek namazına devam etsin. Üç mü? Dört mü? Kıldığını bilemez ise üç kabul ederek namazına devam etsin ve selam vermeden önce iki secde yapsın.” (Nesâî, Sehv: 25)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garib sahihtir.

Yine bu hadis Abdurrahman b. Avf yoluyla değişik bir biçimde de rivâyet edilmiştir. Zührî bu hadisi Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den, İbn Abbâs’tan, Abdurrahman b. Avf’tan da rivâyet etmiştir.

 

 DÖRT REK’ATLI NAMAZLARIN IKI REK’ATINDA SELAM VERILIRSE NE YAPILIR?

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir gün dört rek’atlı namazı iki rek’at kılarak namazdan ayrıldı. Zülyedeyn isimli bir kimse: “Namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Zülyedeyn doğru mu söylüyor” dedi. Cemaatte: “Evet” dediler. “Rasûlullah (s.a.v.)’de kalktı ve son iki rek’atı kıldırdı ve selam verdi, sonra tekbîr alarak normal secdeleri gibi veya daha uzun bir secde daha yaptı. Sonra tekbir alarak doğruldu tekrar normal secdesi gibi veya uzun bir secde daha yaptı.” (Nesâî, Sehv: 22; İbn Mâce, İkame: 134)

ž Tirmîzî: Bu konuda Imrân b. Husayn, İbn Ömer, Zülyedeyn’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Bu hadis hakkında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Küfelilerden bir kısmı: “Unutarak, bilmeyerek veya hangi şekilde olursa olsun konuşan kimse namazını tekrar eder.” Bu hadisin namazda konuşmanın haram kılınışından önce olduğunu ileri sürerler. Şâfii, bu hadisi sahih olarak kabul eder ve der ki: Bu hadis Rasûlullah (s.a.v.)’den; “Unutarak yiyen içen oruçlunun orucunu kaza etmeyeceği yiyip içtiği şeylerin Allah’ın bir rızkı olduğunu açıklayan hadisten daha sahihtir.”

Yine Şâfii diyor ki: Ebû Hüreyre hadisiyle oruçlunun bilerek ve unutarak yeme ve içmesi arasında ayırım yapmışlardır.

 imâm Ahmed: Ebû Hüreyre’nin bu hadisi hakkında: imâm namazının tamam olduğunu tahmin ederek namazı ile ilgili bir konuda konuşur ve namazının eksik olduğunu öğrenirse namazını tamamlar. Her kim namazının noksan olduğunu bildiği halde imâma arkasından konuşursa o kimsenin namazını yeniden kılması gerekir diyor ve şöyle delil getiriyor. Rasûlullah (s.a.v.) zamanında farzlar artırılır ve eksiltilebilirdi. Zülyedeyn de bundan dolayı konuşmuştur. Bugün ise böyle değildir, Zülyedeyn’in konuştuğu gibi kimse o anlamda konuşmaz çünkü farzlar ne artırılır nede eksiltilir.

İmâm-ı Ahmed’de yaklaşık olarak böyle demiştir. İshâk’ta bu konuda Ahmed’in dediği gibi demektedir.

 

 AYAKKABILARLA NAMAZ KILINABILIR MI?

Ebû Mesleme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e sordum; “Rasûlullah (s.a.v.) ayakkabıları ile namaz kılarmıydı?” “Evet” cevabını verdiler. (Nesâî, Kıble: 24; Dârimî, Salat: 103)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd, Abdullah b. ebî Habibe, Abdullah b. Amr, Amr b. Hureys, Şeddâd b. Evs, Evs es Sekafî, Ebû Hüreyre ve Şeybe oğullarından A’ta’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler.

 

 KUNUT (KAFIR VE ZALIMLERE BEDDUA) NAMAZLARDA NASIL YAPILIR?

Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazlarında kunut yapardı.” (Müslim, Mesacid: 54; Dârimî, Salat: 216)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Enes, Ebû Hüreyre, İbn Abbâs, Hufaf b. İyma b. Rahdete el Gıfârî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Berâ hadisi hasen sahihtir.

Sabah namazında kunut hakkında ilim adamları ayrı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı sabah namazında kunut yapılması gereğini kabul etmişlerdir. Mâlik ve Şâfii bunlardandır. Ahmed ve İshâk şöyle diyorlar: Sabah namazında ancak Müslümanların başına gelen bir felaket anında kunut yapılabilir. Bir sıkıntı ve felaket anında imâm İslam ordularına dua edebilir.

 

 KUNUTUN YAPILMADIĞI ZAMANLARDA OLUR MU?

Ebû Mâlik el Eşcaî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Babama “Ey babacığım” dedim. “Sen Rasûlullah (s.a.v.)’in, Ebû Bekir’in, Ömer’in, Osman’ın ve Küfe’de beş yıl kadar Ali’nin arkasında namaz kıldın onlar namazlarında kunut yaparlar mıydı? Dedi ki: “Ey oğulcağızım bu iş sonradan çıkmadır.” (İbn Mâce, İkame: 145: Nesâî, İftitah 120)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Pek çok ilim adamları bu hadisle amel ederler.

Sûfyân es Sevrî der ki: Sabah namazında kunut yapılsa da yapılmasa da hoştur. Ben yapılmamasını tercih ederim.

İbn’ül Mübarek: Sabah namazında kunut yapılmaması taraftarıdır.

Tirmîzî: Ebû Mâlik el Eşcaî’nin ismi Sa’d b. Tarık b. Eşyem’dir.

Ebû Avâne (r.a.)’yoluyla Ebû Mâlik el Eşcaî bu hadisi bize bu manada rivâyet etmiştir.

 

 NAMAZDA AKSIRAN KIMSEYE DUA EDILIR MI?

Muâz b. Rıfaa (r.a.)’ın babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in arkasında namaz kıldım, aksırdım arkasından da: “Elhamdü lillahi hamden kesîran tayyiben mübareken fihi mübareken aleyhî kema yuhibbû rabbuna ve yerza (Rabbimizin razı olduğu ve sevdiği şekilde tüm bereketleriyle eksiksiz övgüler Allah’adır)” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) namazı kılıp bitirince:“Namazda konuşan kimdi?” Buyurdu, kimse ses çıkarmadı, ikinci seferde aynı şekilde sordu, yine kimseden ses çıkmadı, üçüncü sefer sorunca; Rifâa b. Rafî b. Afrâ: “Benim Ya Rasûlullah!” dedi. “Nasıl demiştin?” buyurdu, bende dediğimi aynen tekrar ettim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki otuzdan fazla melek o söylediğin sözü Allah’ın huzuruna çıkarabilmek için harekete geçtiler.” (Nesâî, İftitah: 36; Ebû Dâvûd, Salat: 166)

ž Bu konuda Enes, Vâil b. Hucr, Âmir b. Rabia’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Rifâa hadisi hasen sahihtir. Bir kısım ilim adamlarına göre bu hadisteki hüküm nafile namazlar hakkındadır. Tabiinden pek çok kişi şöyle demektedirler: “Bir kimse farz namazda aksırsa içinden sadece hamdeder, bundan fazla söylenecek sözlere cevaz vermemişlerdir.”

 

 NAMAZDA KONUŞULABILIR MI?

Zeyd b. Erkâm (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Namazda Rasûlullah (s.a.v.)’in arkasında konuşurduk. Bir kimse yanındaki kimseyle konuşurdu. “Allah’ın huzurunda içten bir bağlılıkla durun.” Bakara 238. ayet inince konuşma yasaklandı, susmakla emrolunduk. (Ebû Dâvûd, Salat: 123; Nesâî, Sehv: 20)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd ve Muaviye b. Hakem’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Zeyd b. Erkâm’ın hadisi hasen sahihtir.

İlim adamlarının çoğu bu hadisle amel ederler ve şöyle derler: “Bir kimse namazda bile bile veya unutarak konuşursa namazını tekrar kılar.” Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek ve Küfeliler bunlardandır. Kimi alimlerde şöyle derler. “Namazda bile bile konuşursa namazını tekrar kılar unutarak konuşursa namazı caizdir.” Şâfii bunlardandır.

 

 TEVBE EDILDIKTEN SONRA NAMAZ KILINIR MI?

Esmâ b. Hakem el Fezarî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ali (r.a.)’den şöyle dediğini işittim: “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’den bir hadis işittiğimde Allah o hadisten beni dilediği şekilde faydalandırırdı. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir kişi bana hadis aktarınca ona yemin verdirirdim. Şayet yemin ederse o hadisi kabul ederdim. Bir seferinde Ebû Bekir bana bir hadis aktardı Ebû Bekir doğru insandı, şöyle demişti. Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle buyurmuştur. Bir kimse bir günah işler sonra kalkar abdest alır namaz kılar sonra Allah’tan bağışlanmasını isterse Allah onu mutlaka affeder sonra Rasûlullah (s.a.v.), 3 Âl-i İmrân 135. ayetini sonuna kadar okudu şöyle ki: “…Ve onlar utanç verici bir iş yaptıklarında veya varlık sebeplerine aykırı bir davranışta bulunduklarında Allah’ı hatırlar ve günahlarının affı için yalvarırlar. Zaten Allah’tan başka kim günahları affedebilir. Onlar işledikleri günah ve hatalı işlerde de bilerek ısrar etmezler.” (İbn Mâce, İkame: 138)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Ebû’d Derdâ, Enes, Ebû Ümâme, Muâz, Vâsile, Ka’b b. Amr ismi verilen Ebûl Yeser’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali hadisi hasen sahihtir. Bu hadisi bu şekliyle sadece Osman b. Muğîre’nin rivâyetiyle bilmekteyiz.

Şu’be ve diğerleri bu hadisi Ebû Avâne yoluyla benzer şekilde rivâyet etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî ve Mıs’ar da bu hadisi mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. Yine Mıs’ar’dan merfu olarak bir rivâyet şekli de vardır. Esmâ b. Hakem’in bu hadisten başka merfu olarak rivâyet ettiği bir hadis bilmiyoruz.

 

 ÇOCUĞA HANGI YAŞTA NAMAZ KILMASI EMREDILIR?

Rabi’ b. Sebre (r.a.), babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namazı öğretin, on yaşlarına geldiklerinde kılmazlar ise dövmek suretiyle namaz kılmalarını sağlayın.” (Dârimî, Salat: 141)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Sebre hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler Ahmed ve İshâk gibi; ve şöyle derler: “On yaşından sonra geçirdiği namazları yeniden kılması gerekir.”

Tirmîzî: Sebre; Ma’bed el Cühenî’nin oğludur. Kendisine Avsece’nin oğludur da denilir.

 

 NAMAZIN SON OTURUŞUNDA ABDESTI BOZULANIN DURUMU

Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Namazın son oturuşunda selam vermeden önce kişinin abdesti bozulursa namazı geçerlidir.” (Ebû Dâvûd, Salat: 187)

ž Tirmîzî: Bu hadisin isnadı pek sağlam değildir. Hadisçiler karışıklığa düşmüşlerdir. Bir kısım ilim adamları: “Tahiyyatı okuyacak kadar oturan kimsenin abdesti bozulursa namazı tamam olur” demektedirler. Bir kısmı da: “Tahiyyat okumadan ve selam vermeden abdesti bozulursa namazını yeniden kılması gerekir.” demektedirler ki, Şâfii, bunlardandır.

Ahmed diyor ki: Tahiyyat okumadan selam verirse namazı caizdir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) “namazın bitmesi selamdır” demektedir. Tahiyyat okumak selam vermekten daha hafiftir çünkü Rasûlullah (s.a.v.) iki rek’atta kalkmış tahiyyat okumaksızın namazına devam etmiştir.

İshâk b. İbrahim: “Tahiyyat okursa selam vermese bile namazı caizdir” demekte ve Rasûlullah (s.a.v.)’in İbn Mes’ûd’a, teşehhüdü öğrettiği şu hadisini delil getirmektedir; “Tahiyyatı okuyup bitirdiğinde gerekeni yapmış olursun”

Tirmîzî: Abdurrahman b. Ziyâd b. En’um, İfrikî’dir. Bazı hadisçiler bu kimseyi zayıf kabul ederler. Yahya b. Saîd el Kattan ve Ahmed b. Hanbel bunlardandır.

 

 ÇOK YAĞIŞLI GÜNLERDE NAMAZIN KONUTLARDA KILINMASI

Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdik yağmura tutulduk, Rasûlullah (s.a.v.) “Dileyen namazını kendi konutunda kılsın.” (cemaate geleceğim diye ıslanmasın) (Ebû Dâvûd, Salat: 206; Dârimî, Salat: 55)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Semure, Ebûl Melih’in babasından ve Abdurrahman b. Semure’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir.

İlim adamları yağmur ve çamur gibi sıkıntılı anlarda cuma ve cemaate gidilmemesine ruhsat vermişler olup; Ahmed ve İshâk bunlardandır.

Tirmîzî: Ebû Züra’dan şöyle dediğini işittim: Affân b. Müslim, Amr b. Ali’den sadece bir hadis rivâyet etmiştir.

Ebû Züra’ diyor ki: Basra’da şu üç kişiden hafızası daha kuvvetli olan kimseyi görmedik: Ali el Medînî, İbn Şazekûnî ve Amr b. Ali.

Ebû Melih’in adı Âmir’dir. Kendisine Zeyd b. Üsâme b. Umeyr el Hüzelî’de denir.

 

NAMAZLARDAN SONRA TESBIH ÇEKMEK

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fakir kimseler, Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek; Ya Rasûlullah! Dediler. “Zenginler de bizim gibi namaz kılıyorlar bizim gibi oruç tutuyorlar, imkanları olduğu için köleleri hürriyetlerine kavuşturuyorlar bol bol sadaka veriyorlar.” Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Her namazı kıldığınızda otuz üç kere sübhanallah, Otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere Allahûekber, on kere de lailahe illallah derseniz sizi sevapta geçen zenginlere yetişmiş olursunuz ve sizden sonrakiler de bunları yapmadıkları sürece sizi geçemezler.” (Nesâî, Sehv: 91)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ka’b b. Ucre, Enes, Abdullah b. Amr, Zeyd b. Sabit, Ebû’d Derdâ, İbn Ömer ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen garibtir. Yine bu konuda Ebû Hüreyre ve Muğîre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediği de rivâyet edilmiştir. İki özellik vardır ki onları yapan mutlaka Cennete girecektir. “Her namazın arkasında on sefer sübhanallah, on sefer elhamdülillah, on sefer Allahüekber, diyen kimse ile uyuyacağı zaman otuz üç kere sübhanallah, otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere de Allahuekber diyen kimse.”

 

 YAĞMUR VE ÇAMURLU ZAMANLARDA BINIT ÜZERINDE NAMAZ KILINIR MI?

Ya’la b. Mürre (r.a.)’in babasından ve dedesinden aktardığına göre: “Bir yolculukta Peygamber (s.a.v.) ile beraber idiler. Dar bir geçide geldiklerinde namaz vakti girmişti, üstlerinden yağmur durmaksızın yağıyor altlarında da su yükseliyordu, Rasûlullah (s.a.v.) devesinin üzerinde ezan okudu kamet getirdi, devesiyle öne geçerek onlara namaz kıldırdı. Namazı imâ (hareketle) kıldırıyordu secdeleri rükû’ dan biraz daha eğilerek yapıyordu.” (İbn Mâce, İkame: 35)

ž Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Ömer b. Rimah el Belhî tek başına rivâyet etmiştir. Bu hadisinden başka rivâyeti olmadığı için tanınmaz, ilim adamlarından pek çok kimse bu hadisi ondan aktarmışlardır. Aynı şekilde Enes b. Mâlik’den de yağmurlu ve çamurlu zamanlarda binit üzerinde namaz kıldığı da rivâyet edilmiştir. İlim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Ahmed ve İshâk bunlardandır.

 

 VÜCUDA ZARAR VERECEK ŞEKILDE NAMAZ KILMAK

Muğîre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Kendisine şöyle denildi: “Geçmiş ve gelecek günahlarınız bağışlandığı halde niçin kendini zorlayarak böyle namaz kılıyorsun?” Buyurdular ki: “Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?” (İbn Mâce, İkame: 184)

ž Bu konuda Ebû Hüreyre ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Muğîre b. Şu’be’nin hadisi hasen sahihtir.

 

KIYAMETTE ILK HESAP NAMAZLA BAŞLAYACAKTIR

Hureys b. Kabîsa (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Medîne’ye geldiğimde şöyle dua etmiştim: “Allah’ım oturup sohbet edebileceğim bir arkadaş nasib et.” Ebû Hüreyre’nin yanına sokulup Allah’tan hayırlı, sohbet edebileceğim bir kimse nasib etmesini dilemiştim. Şimdi senden Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğin bir hadisi bana aktar ki Allah onunla beni faydalandırsın dedim. Bunun üzerine Ebû Hüreyre şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’den işitmiştim şöyle buyurmuştu: “Kıyamet gününde kulun işlediği amellerinden ilk olarak hesap vereceği şey namazdır, namazı tam ve düzgün olursa başardı ve kurtuldu gitti, namazı bozuk olursa tamamen zarardadır. Eğer hesabı görülen kimsenin farz namazlarında eksiği varsa Allah şöyle diyecek: “Kulumun nafile namazlarına bakın ve farzdan eksiğini nafilerle tamamlayın. Böylece diğer amellerin hesabı da bu şekilde görülür.” (Nesâî, Salat: 9; İbn Mâce, İkame: 202)

ž Bu konuda Temim ed Dârî’den de hadis rivâyet edilmiştir. Yine bu hadis Ebû Hüreyre’den başka şekilde de rivâyet edilmiştir. Hasan’ın arkadaşlarından bazıları Hasan’dan Kabîsa b. Hureys’den başka bir hadis daha rivâyet edilmiştir ki meşhur olan rivâyet Kabîsa b. Hureys b. Kabise değil “Kabîsa b. Hureys” rivâyetidir.

Enes b. Hakîm’den de Ebû Hüreyre yoluyla benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir.

 

 BIR GÜN VE GECEDE FARZLARIN DIŞINDA ON IKI REK’AT SÜNNET KILINIR

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Her kim bir günde kılınması gereken on iki rek’at sünnet namaza devam ederse Allah o kimseye Cennet’te bir köşk yapar. Öğleden önce dört rek’at, sonra iki rek’at, akşamnamazından sonra iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at, sabah namazından önce iki rek’at.” (İbn Mâce, İkame: 100; Dârimî, Salat: 144)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ümmü Habibe, Ebû Hüreyre, Ebû Musa ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Aişenin hadisi bu şekliyle garibtir. Muğıre b. Ziyâd’ın hafızası yönünde bazı hadisçiler söz etmişlerdir.

Ümmü Habibe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim bir gün ve gecede farzların dışında kılınması gereken on iki rek’at sünneti kılarsa Allah’ta o kimseye Cennet’te bir köşk yapar. Dört rek’at öğleden önce, iki rek’at öğleden sonra, akşamdan önce iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at, sabah namazından önce iki rek’at.” (İbn Mâce, İkame: 100)

ž Tirmîzî: Bu konuda Anbese’nin, Ümmü Habibe’den rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Bu hadis Anbese’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

 

 IKI REK’ATLIK SABAH NAMAZININ DEĞERI VE KIYMETI

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazının iki rek’atından elde edilecek sevap dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” (Dârimî, Salat: 136)

ž Bu konuda Ali, İbn Ömer, İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Ahmed b. Hanbel, Salih b. Abdullah et Tirmîzî’den, Âişe’nin bu hadisini rivâyet etmiştir.

 

 SABAH NAMAZININ SÜNNETININ HAFIF KILINMASI VE NE OKUNDUĞU

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i bir ay boyunca gözetledim sabah namazının sünnetinde Kafirun ve İhlas sûrelerini okuyordu.” (Müslim, Salat-ül Müsafirin: 14; Ebû Dâvûd, Salat-ı Tatavvu: 2)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Enes, Ebû Hüreyre, İbn Abbâs, Hafsa ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasendir. Ebû İshâk’tan, Sevrî’nin rivâyet ettiği hadisi ancak halk arasında İsrail hadisi diye bilinen Ebû Ahmed’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Ahmed aynı şekilde İsrail’den bu hadisi rivâyet etmiştir. Ebû Ahmed ez-Zübeyrî güvenilir bir kimse olup hafızdır. Bündar’dan şöyle dediğini işittim: “Ebû Ahmed ez-Zübeyrî’den hafızası daha güzel bir kimseyi görmedim.” Ebû Ahmed’in adı: Muhammed b. Abdullah b. Zübeyr el Kûfî el Esedî’dir.

 

 SABAH NAMAZININ FARZIYLA SÜNNETI ARASINDA KONUŞULUR MU?

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazının iki rek’at sünnetini kıldıktan sonra bir ihtiyacı olursa benimle konuşurdu, ihtiyacı yoksa farz namazı kılmak üzere mescide çıkardı.” (Dârimî, Salat: 147)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerin ilim adamlarından bir kısmı sabah namazının vaktinin girişinden farzı kılıncaya kadarki zaman içerisinde zaruri olan konuşma ve Allah’ı zikirden başka lüzumsuz konuşmaları hoş karşılamazlardı. Ahmed ve İshâk bunlardandır.

 

 SABAH NAMAZININ VAKTI GIRDIKTEN SONRA SADECE IKI REK’AT SÜNNET KILINIR

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sabah namazının vakti girdikten sonra sadece iki rek’at sünnet kılınır.” (Dârimî, Salat: 146; İbn Mâce, İkame: 101)

ž Bu hadisten anlaşılması gereken şudur: Sabah namazının vakti girdikten sonra sadece sabah namazının iki rek’at sünneti kılınabilir.

Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr ve Hafsa’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer (r.a.)’in bu hadisi garibtir. Bu hadis sadece Kudame b. Musa’nın rivâyetiyle bilmekteyiz. Kendisinden, bazı kimseler hadis rivâyet etmişlerdir.

İlim adamları bu konuda ittifak ederek şöyle demişlerdir: “Sabah namazının vakti girdikten sonra sabahın ilk sünnetinden başka namaz kılmak hoş değildir.”

 

 SABAH NAMAZININ SÜNNETINI KILDIKTAN SONRA BIRAZ UZANMAK

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz sabah namazının sünnetini kılınca sağ yanı üzerine yatarak istirahat etsin.” (Ebû Dâvûd, Salat-ı Tatavvu: 3; Dârimî, Salat: 148)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe (r.anha)’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir. Yine Âişe (r.anha)’dan şöyle de rivâyet edilmiştir. “Rasûlullah (s.a.v.) sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra sağ yanı üzerine uzanırdı.” Bazı ilim adamları böyle yapmayı müstehab görürler.

 

 NAMAZ IÇIN KAMET GETIRILINCE FARZDAN BAŞKA NAMAZ KILINMAZ

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir vaktin namazı için kamet getirildiğinde o vaktin farzından başka namaz kılınmaz.” (Dârimî, Salat: 149; İbn Mâce, İkame: 103)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Buhayne, Abdullah b. Amr, Abdullah b. Sercis, İbn Abbâs, ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasendir. Yine aynı şekilde Eyyûb, Verka b. Ömer, Ziyâd b. Sa’d, İsmail b. Müslim, Muhammed b. Cuhade, Amr b. Dinar, Atâ b. Yesâr ve Ebû Hüreyre yoluyla da hadis rivâyet edilmiştir.

Hammad b. Zeyd, Sûfyân b. Uyeyne, Amr b. Dinar’dan da bir hadis rivâyet edilmiş olup merfu derecesine çıkmamıştır. Merfu olan rivâyet bizce daha sahihtir.

Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğer ilim adamlarından bir kısmı bu hadisle amel edip “Kamet getirildiğinde o vaktin farzından başka namaz kılınmaz” demektedirler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta bu görüştedirler.

Bu hadis yine Ebû Hüreyre’den değişik bir şekilde de rivâyet edilmiştir. Ayyaş b. Abbâs el Kıtbanî el Mısrî’de, Ebû Seleme ve Ebû Hüreyre’den de benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir.

 

 SABAH NAMAZININ SÜNNETİ GEÇMİŞSE FARZINDAN SONRA KILINMALIDIR

Muhammed b. İbrahim’in dedesi Kays (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) namaz için mescide çıktı, hemen kamet getirildi ben onunla sabah namazını cemaatle kıldım. Rasûlullah (s.a.v.) namazını bitirip mescidden çıkacağında beni namaz kılar vaziyette gördü ve “Ey Kays dur bakalım bir namaz vaktinde iki namaz mı? kılıyorsun buyurdular.” Ben de, Ey Allah’ın Rasûlü sabah namazının iki rek’at sünnetini kılamamış idim dedim. “O halde bir sakıncası yok” buyurdular. (İbn Mâce, İkame: 104; Buhârî, Mevakît: 27)

ž Tirmîzî: Muhammed b. İbrahim’in rivâyetinin bu şekilde olduğunu sadece Sa’d b. Saîd’in rivâyetinden bilmekteyiz. Sûfyân b. Uyeyne der ki: Atâ b. ebî Rebah bu hadisi Sa’d b. ebî Saîd’den rivâyet etmiştir. Bu hadis sadece mürsel olarak rivâyet edilmiştir. Mekke’lilerden bir kısmı bu hadisle amel etmekte olup: “Güneş doğmadan önce farz namazdan sonra namaz kılmakta bir sakınca görmemektedirler.”

Tirmîzî: Sa’d b. Saîd, Yahya b. Saîd el Ensarî’nin kardeşidir. Kays ise Yahya b. Saîd’in dedesidir. Kays b. Amr ve Kays b. Kaht olduğu da söylenmektedir. Bu hadisin senedi kopuktur. Çünkü Muhammed b. İbrahim et Teymî, Kays’tan işitmemiştir.

Kimisi de bu hadisi Sa’d b. Saîd’den ve Muhammed b. İbrahim’den “Rasûlullah (s.a.v.) çıktı ve Kays’ı gördü…” diyerek rivâyet etmektedirler. Bu hadis Abdulaziz’in, Sa’d b. Saîd’den rivâyetinden daha sahihtir.

 

 SABAH NAMAZI KAÇIRILIRSA GÜNEŞ DOĞDUKTAN SONRA BILE KILINIR

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim sabah namazının iki rek’atını kılamaz ise güneş doğduktan sonra bile olsa mutlaka kılsın.” (İbn Mâce, İkame: 104; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 6)

ž Tirmîzî: Bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz, İbn Ömer’den böyle yaptığı da rivâyet edilmiştir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Amr b. Âsım el Kilabî’den başka bu hadisi Hemmâm’dan bu şekliyle rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz. Katâde’nin Nadr b. Enes, Beşîr b. Nehik ve Ebû Hüreyre’den bilinen meşhur rivâyeti şöyledir. “Her kim güneş doğmadan önce sabah namazının bir rek’atına yetişirse sabah namazına yetişmiş sayılır.”

 

 ÖĞLEDEN ÖNCE KILINAN DÖRT REK’AT SÜNNET

Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) öğlenin farzından önce dört rek’at sonra da iki rek’at sünnet kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 105; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe ve Ümmü Habibe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali’nin hadisi hasendir.

Ebû Bekir el Attar der ki: Ali b. Abdullah’tan Yahya b. Saîd’den, Sûfyân’dan şöyle dediği bize aktarılmıştır. “Hâris’in rivâyetine karşı Âsım b. Damre’nin rivâyetinin üstünlüğünü ve değerini biliriz.” Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve diğer dönemlerden pekçok ilim adamlarının görüşü bu şekilde olup “Öğle namazının farzından önce dört rek’at sünnet kılınmasını” tercih etmişlerdir. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, İshâk ve Küfeliler böyle yaparlar. Kimi ilim adamları da “Gece ve gündüz namazları ikişer ikişerdir” diyerek bu kılınan dört rek’atın arasını bölerek, iki iki kılmanın uygun olduğunu söylemişlerdir. Ahmed ve Şâfii bunlardandır.

Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

 

ÖĞLE NAMAZINDAN SONRA KILINAN IKI REK’AT SÜNNET

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) ile beraber öğleden önce iki öğleden sonra da iki rek’at sünnet namaz kıldım.” (İbn Mâce, İkame: 425; Nesâî, İmame: 64)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi sahihtir.

 

 ÖĞLE NAMAZININ FARZINDAN ÖNCEKI SÜNNET MUTLAKA KILINMALIDIR

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Peygamber (s.a.v.) öğle namazının farzından önce kılması gereken sünneti kılamaz ise farzdan sonra kılardı.” (İbn Mâce, İkame: 105; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garib olup sadece İbn’ül Mübarek’in bu rivâyetinden bilmekteyiz. Kays b. er Rabî’, Şu’be’den ve Hâlid el Hazza’dan buna benzer bir şekilde rivâyet etmiştir. Kays b. er Rabî’den başka, Şu’be’den bu hadisi rivâyet eden bir kimse bilmiyoruz. Yine Abdurrahman b. ebî Leylâ’da Peygamber (s.a.v.)’den buna benzer bir hadis rivâyet etmiştir.

Ümmü Habibe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Kim öğle namazının farzından önce dört farzından sonra da dört rek’at namaz kılarsa Cehennem’i o kimseye haram kılar.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7; İbn Mâce, İkame: 108)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Buradakinin dışında da başka bir yolla rivâyet edilmiştir.

Anbese b. ebî Sûfyân (r.a.)’dan rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.)’in hanımı ve kız kardeşim Ümmü Habibe’den işittim diyor ki: Peygamber (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: “Her kim öğlenin farzından önce dört rek’at, sonra dört rek’at kılmaya devam ederse Allah o kimseye Cehennem ateşini haram kılar.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 7; İbn Mâce, İkame: 108)

ž Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibtir. Râvîlerden Kâsım Abdurrahman’ın oğludur. Künyesi, Ebû Abdurrahman’dır. Kendisi Abdurrahman b. Hâlid b. Yezîd b. Muaviye’nin azat edilmiş kölesidir, Şamlı olup güvenilir bir kimsedir ve Ebû Ümâme’nin de arkadaşıdır.

 

IKINDI FARZINDAN ÖNCEKI DÖRT REK’AT SÜNNET

Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ikindi namazının farzından önce dört rek’at sünnet kılar bu dört rek’at sünnetin arasını bir selamla ayırırdı ki o selamda; “Allah’a yakın meleklere, peygamberlere ve onlara uyan mü’min ve Müslümanlara selam olsun” dedi. (İbn Mâce, İkame: 109; Nesâî, İmame: 65)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali hadisi hasendir.

İshâk b. İbrahim bu hadisle yola çıkarak, ikindiden önce kılınan dört rek’atın bir selam ile kılınmasını tercih etmiştir.

İshâk diyor ki: “Arasını bir selam ile ayırırdı” demek, oturarak teşehhüdü okurdu demektedir.

Şâfii ve Ahmed’in görüşü ise: Gece ve gündüz namazları ikişer ikişer rek’attır hadisine göre ikindiden önceki dört rek’atın iki selamla ayrılması yönündedir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İkindi namazının farzından önce dört rek’at kılan kimseye Allah rahmet etsin.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 8)

ž Bu hadis hasen garibtir.

 

 AKŞAMIN FARZINDAN SONRAKI SÜNNETTE NE OKUNUR?

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) akşam namazının farzından sonraki iki rek’atla, sabah namazından önceki iki rek’atta okuduğu “Kafirûn” ve “İhlas” sûrelerini kaç kere işittiğimi sayamam.” (İbn Mâce, İkame: 111)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Mes’ûd’un hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Abdulmelik b. Ma’dan’ın, Asımdan rivâyetiyle bilmekteyiz.

 

 AKŞAMIN SON IKI REK’AT SÜNNETININ EVDE KILINMASI

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) ile birlikte, evinde akşam namazının farzından sonra iki rek’at namaz kıldım.” (İbn Mâce, İkame: 110; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 15)

ž Tirmîzî: Bu konuda Rafî’ b. Hadîç ve Ka’b b. Ucre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadis hasen sahihtir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in gece ve gündüzde kıldığı on rek’at namazı çok iyi öğrendim şöyle ki: Öğleden önce iki öğleden sonra iki rek’at, ikindiden önce iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at ve Hafsa’nın bana bildirdiğine göre; sabahtan önce iki rek’at.” (İbn Mâce, İkame: 100)

ž Bu hadis hasen sahihtir.

Zührî, Sâlim ve İbn Ömer (r.anhüma), yoluyla Rasûlullah (s.a.v.)’den bu hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

AKŞAMIN FARZINDAN SONRA KILINACAK ALTI REK’AT NAFILE NAMAZIN DEĞER VE KIYMETI

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim akşam namazından sonra altı rek’at nafile namaz kılar ve aralarında da kötü söz söylemezse on iki yıllık ibadet sevâbına denk sevap kazanmış olur.” (İbn Mâce, İkame: 113; Ebû Dâvûd, Tatavvu: 15)

ž Tirmîzî: Âişe (r.anha)’dan şöyle de rivâyet edilmiştir: “Kim akşam namazından sonra yirmi rek’at nafile kılarsa Allah’ta ona Cennet’te bir ev yapar.”

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi garibtir. Bu hadisi sadece Ömer b. Abdullah b. ebî Has’am’dan, Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Tirmîzî: Muhammed b. İsmail’den işittim şöyle diyordu: Ömer b. ebî Has’am bilinmeyen ve hoş karşılanmayan bir kimsedir. Gerçekten o zayıf sayılmaktadır.

 

YATSIDAN SONRA KILINAN IKI REK’AT SÜNNET

Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Âişe (r.anha)’ya Rasûlullah (s.a.v.)’in namazından sordum. Buyurdular ki: “Öğleden önce iki rek’at, öğleden sonra iki rek’at, akşamdan sonra iki, yatsıdan sonra iki rek’at, sabahtan önce iki rek’at sünnet kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 16)

ž Tirmîzî: Abdullah b. Şakîk ve Âişe hadisi hasen sahihtir.

 

 GECE NAMAZLARININ IKIŞER IKIŞER OLDUĞU

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gece namazları ikişer ikişer rek’attır. Sabah namazının vaktinin girmesinden endişe edersen vitr namazını bir rek’at olarak kıl gece kıldığın son namaz, vitr namazı olsun.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 24; Dârimî, Salat: 165)

ž Tirmîzî: Bu konuda Amr b. Abese’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.

İlim adamları bu hadisle amel ederler ve gece namazlarının ikişer ikişer rek’at olduğunu söylerler. Sûfyân es Sevrî, İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır.

 

 GECE NAMAZININ DEĞER VE KIYMETI

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ramazan orucundan sonra en değerli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en değerli namaz gece kılınan namazdır.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Bilâl ve Ebû Ümâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

Tirmîzî: Ebû Bişr’in adı Cafer b. Ebû Vahşiyye’dir. Ebû Vahşiyye’nin adı ise İyas’tır.

 

 PEYGAMBER (S.A.V.)’IN GECE NAMAZI NASILDI?

Ebû Seleme (r.a.)’dan rivâyet edilmiştir. Ebû Seleme (r.anha), Âişe (r.anha)’ya “Rasûlullah (s.a.v.)’in Ramazan’daki kıldığı gece namazından sormuştu da; Âişe (r.anha) şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ne Ramazan’da ne de Ramazan ayı haricinde gece kıldığı namazlar on bir rek’atı geçmezdi. Dört rek’at kılardı ki onun güzelliğinden ve uzunluğundan sorma! Sonra yine dört rek’at daha kılardı ki bununda güzelliğinden ve uzunluğundan hiç sorma! Sonra üç rek’at kılardı. Âişe diyor ki: “Ey Allah’ın Rasûlü vitr namazını kılmadan mı uyuyorsunuz? Buyurdular ki: “Benim gözlerim uyur fakat kalbim uyumaz.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26; Dârimî, Salat: 165)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri on bir rek’at namaz kılar bunun birini vitr olarak kılmış olurdu. Namazını bitirdiğinde sağ yanı üzerine uzanırdı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26)

Kuteybe, Mâlik ve İbn Şihâb’tan bu hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

 RASÛLULLAH (S.A.V.) GECELERI ON ÜÇ REK’ATTA NAMAZ KILARDI

İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri nafile namaz olarak on üç rek’at namaz kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26; Dârimî, Salat: 165)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Cemre ed Dubaî’nin ismi Nasr b. Imrân ed Dubaî’dir.

 

 RASÛLULLAH (S.A.V.) GECELERI DOKUZ REK’AT NAMAZ KILARDI

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) geceleri dokuz rek’at nafile namaz kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 26; İbn Mâce, İkame: 123)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Fadl b. Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Tirmîzî: Âişe hadisi bu şekliyle hasen sahih garibtir.

Sûfyân es Sevrî (r.a.), A’meş’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

ž Bu hadisi bize Mahmûd b. Gaylân, Yahya b. Adem’den, Sûfyân’dan ve Ameş’den bize aktarmıştır.

Tirmîzî: Rasûlullah (s.a.v.)’den gece namazı hakkındaki rivâyetlerin en çoğu vitr ile beraber on üç rek’at en azı ise dokuz rek’attır.

 

 GECE NAMAZINI KILAMAYAN GÜNDÜZ KILABILIR

Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) gece namazını uykudan dolayı kılamaz ise, gündüz on iki rek’at olarak kılardı.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu: 20; Dârimî, Salat: 162)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Tirmîzî: Sa’d b. Hişâm, Âmir el Ensarî’nin oğludur. Hişâm b. Âmir ise Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabındandır. Abbâs el Anberî, Attâb b. Müsenna, Behz b. Hakîm’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zürare b. Evfâ, Basra’da kadılık görevi yapıyordu. Kuşeyr oğullarına imâmlık yapıyordu. Bir gün sabah namazında Müddessir sûresi 8. ve 9. ayetleri olan “Yeniden diriliş için Sur’a üfürüldüğü zaman işte o gün çok zorlu ve sıkıntılı bir gündür.” Ayetini okudu ve ölü vaziyette yere düştü. Bende, onu evine taşıyanlar arasında idim.

 

ALLAHIN HER GECE KULLARINI BAĞIŞLAMA MÜJDESI

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Gecenin ilk üçte biri geçince Allah dünya semasına inerek şöyle buyurur. Mülkün sahibi, otorite benimdir, kim bana dua ederse karşılığını veririm, kim benden isterse ona veririm. Kim benden bağışlanma isterse onu bağışlarım bu durum sabaha kadar böylece devam eder.” (Dârimî, Salat: 168; Müslim, Salat-ül Müsafirîn: 24)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali b. ebî Tâlib ve Ebû Saîd el Hudrî, Rifâa el Cühenî, Cübeyr b. Mut’im, İbn Mes’ûd, Ebû’d Derdâ, Osman b. ebil As’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir. Bu hadis Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir. Yine Ebû Hüreyre’den “Gecenin üçte biri kalınca…” şeklindeki rivâyeti de vardır ki rivayetlerin en sahihi budur.

 

GECE NAMAZLARINDA NE OKUNUR?

Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gece Ebû Bekir’e uğradı gece namazında alçak sesle okuyorsun” dedi. Ebû Bekir ise: “Yalvardığım kimseye duyuruyorum dedi. Rasûlullah (s.a.v.) ise biraz sesini yükselt” dedi. “Ömer’e uğradı, gece namazında sesini çok yükselterek okuyorsun” dedi. Ömer ise: “Uyuklayanları uyandırıyor, şeytanı da kovalıyorum” dedi. “Peygamber (s.a.v.) ise sesini biraz alçalt buyurdular.” (Müslim, Salat-ül Müsafirîn: 27)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ümmü Hanî, Enes, Ümmü Seleme ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Hammad b. Seleme’den, Yahya b. İshâk aktarmıştır. Pek çok kimseler bu hadisi Sabit ve Abdullah b. Rebah’tan mürsel olarak aktarmışlardır.

Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Kur’ân’dan bir ayet ile gece namazının tümünü kılmıştı.” (İbn Mâce rivâyetine göre bu ayet; 5 Maide: 118. ayetidir.)(Tirmîzî rivâyet etmiştir)

ž Tirmîzî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.

Abdullah b. ebî Kays (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Âişe (r.anha)’ya sordum, Rasûlullah (s.a.v.)’in gece namazlarındaki okuyuşu açıktan mı yoksa gizli miydi? Âişe şöyle dedi: Her iki şekilde de yapmıştır, bazen gizli okur, bazen de sesli okurdu. Bunun üzerine ben de: Her türlü ibadet ve işlerimizde genişlik vererek kolaylık sağlayan Allah’a hamdolsun.” (Ebû Dâvûd, Vitr: 11; Müslim, Müsafirîn: 29)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

 

NAFILE NAMAZLARIN EVDE KILINMASI DAHA DEĞERLIDIR

Zeyd b. Sabit (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Farz namaz dışında kişinin en hayırlı namazı evinde kıldığı namazdır.” (Müslim, Müsafirin: 29; Ebû Dâvûd, Vitr: 11)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ömer b. Hattâb, Câbir b. Abdillah, Ebû Saîd, Ebû Hüreyre, İbn Ömer, Âişe, Abdullah b. Sa’d ve Zeyd b. Hâlid el Cühenî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Zeyd b. Sabit hadisi hasendir. Bu hadisin rivâyeti konusunda ihtilaf vardır. Musa b. Ukbe ve İbrahim b. ebûn Nadr, merfu olarak rivâyet etmişlerdir. Mâlik b. Enes ise Ebû’n Nadr’den rivâyet etmiş mevkuf olarak aktarmıştır. Merfu olarak aktarılan daha sahihtir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Evlerinizde de sünnet namazlarını kılın ki evlerinizi namaz kılınmayan kabirlere çevirmeyin.” (Müslim, Müsafirîn: 29)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

 

alıntıdır…