Nas Suresi ve Faziletleri

Nas Suresi ve Faziletleri 

Nas Suresi ve Faziletleri
Nas Suresi ve Faziletleri

Bismillahirrahmânirrahîm.
1- Kul e’ûzü birabbinnâs
2- Melikinnâs
3- İlâhinnâs
4- Min şerrilvesvâsilhannâs
5- Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi
6- Minelcinneti vennâs 

 

Anlamı: De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım.”

 

Ebu Said (Radıyallahu Anh)’den rivayet edilmiştir: “Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) cinlerden ve insanların nazarından Felak ve Nas sureleri nazil oluncaya kadar (çeşitli dualarla Allah’a) sığınırdı. Bu iki sure indirilince, diğerlerini bıraktı, yalnız bu ikisiyle Allah’a sığınmaya başladı.”
    Ukbe bin Amir (Radıyallahu Anh)’den rivayet edilmiştir. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in devesini çekiyordum. Bana:-“Ey Ukbe! Sana okunan en hayırlı iki sure öğreteyim mi?” buyurunca:-“Evet, ey Allah’ın Resulü!” dedim. Bana, Felak ve Nas surelerini okuttu. Benim bunlara fazla hayret ettiğimi gördü. Sonra sabah namazını bu iki sureyle kıldırdı.
Ukbe bin Amir (Radıyallahu Anh)’den rivayet edilmiştir. Bir gün Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Cuhfe ve Ebva arasında giderken birden ortalığı bir rüzgar ve karanlık kapladı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Felak ve Nas surelerini okuyarak gelecek belalardan Allah’a sığınmaya başladı ve bana da böyle musbet anında aynı şeyi yapmamı tavsiye ederek şöyle buyurdu:-“Ey Ukbe!

    Bu iki sure ile Allah’a sığın; çünkü Allah’a sığınan hiçbir kimse, bu ikisinin benzeri ile korunmadı.”Başka bir rivayette Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ukbe bin Amir (Radıyallahu Anh)’a şöyle buyurdu: “Ey Ukbe! Sabah akşam üçer defa İhlas, Felak ve Nas surelerini devam et. Arkasından şöyle söylemeyi ihmal etme:Allah’ım! Sana yaptığım bütün kulluk hizmetlerimde ve son nefesimi verdiğim sırada şeytan gelip bana vesvese vermeye başlayınca, beni onun elinde koyma. Bu hususta şimdiden Sana sığınıyorum.

”Ukbe bin Âmir (Radıyallahu Anh)’dan başka bir rivayete göre dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Bana Hud suresinden bir kaç ayet, Yusuf suresinden de bir kaç ayet öğretirmisin?” dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Ey Ukbe bin Âmir! Sen ‘Kul e’ûzü bi-Rabbil-Felâk’ suresinden daha çok Allah’ın sevdiği, O’nun katında o sureden daha beliğ (kapsamlı ve anlamlı) bir sure asla okuyamazsın. Eğer onu namazda hep okuyabilirsen durma yap.”
Yine Ukbe bin Amir (Radıyallahu Anh)’den nakledilmiştir: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) her namazın arkasından Felak ve Nas surelerini okumamı emretti.
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Akşama ve sabaha eriştiğin zaman ‘kulhüvallahü ehad’ (suresi) ile muhavvezeteyn (surelerini) üç defa oku! Her türlü şerre karşı sana yeter.“
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Cuma namazından sonra oturduğu yerde. İhlas-ı Şerif, Felak ve Nas surelerini yedi kere okursa, bir daha ki Cuma’ya kadar (kendisi, çoluk cocuğu ve malı bir hafta boyunca) muhafaza edilir (kötülüklerden korunur).”
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Cuma imam selam verdiğinde ayağını bükmeden (namaz halini bozmadan) Fatiha, İhlas, Felak ve Nas surelerini yedişer kere okursa, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır ve kendisine Allah’u Teala’ya ve ahiret gününe inanların sayısınca ecir verilir.”
Hazreti Aişe (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)her gece yatağına geldiğinde, her iki elini birleştirir, sonra onların içine üfler ve bu avuçlarına İhlas, Felak ve Nas surelerini okur, sonra cesedinden ulaşabildiği her yere ellerini sürerdi. Evvela başından, yüzünden ve ön tarafından başlardı ve bunu üç kere yapardı. Hazreti Aişe (Radıyallahu Anh) şöyle dedi: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ailesinden birisi hastalandığı zaman ona İhlas, Felak ve Nas surelerini okur ve üflerdi.

İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirruh) hazretleri buyurdu ki: “Sıkıntılı zamanlarda dört ‘Kul‘ ler, yani:

1-Kafirun Suresi,  

2-İhlas Suresi,

 3-Felak Suresi, 
  
4-Nas Suresi çok okunmalıdır.

Muhammed Masum Fâruki (Kuddise Sirruh) Hazretleri buyurdu ki: “Derslerden kurtulmak için Felak ve Nas surelerini çok okumak faydalıdır.”

Rivayet Edildi ki:

Bir kimse sabah akşam üçer defa İhlas suresi, Felak ve Nas suresini okursa, Allah’u Teala o kimseyi cin ve insan şerrinden korur. Ayrıca bela ve musibetlere karşı da koruma altına alır. hiçbir kötü kişi ona kötülük yapamaz.
Nas Suresini devamlı okumayı alışkanlık haline getiren kimse, daima sıhhat ve afiyette olur. Nazara karşı okunursa, şifa bulur.
 Son nefesini vermekte olan kimse için bu sure okunursa, ruhu bedenden rahatça ayrılır.
Yatağa girerken okuyan kimse, cin ve şeytan şerrinden kurtulur. Vesvesesiz, korkusuz rahat bir uyku uyur.
 10 sure vardır ki 10 şeyi engeller:
  1.         Fatiha suresi Rabbin gazabını,
  2.         Yasin suresi Kıyamet susuzluığunu,
  3.         Duhan suıresi Kıyametteki korku ve dehşeti,
  4.         Vakıa suresi fakirliği, sıkıntıyı,
  5.         Mülk suresi kabir azabını,
  6.         Kevser suresi hasımların kin ve intikamlarını,
  7.         Kafirun suresi küfrü, ölüm anında imansız gitmeyi,
  8.         İhlas suresi ikiyüzlülük, bozgunculuk ve fitneyi,
  9.         Felak suresi hasetçilerin hasedini,
  10.         Nas suresi vesveseyi engeller.
    Nas Suresi Cin şerrinden ve evhamdan korunmak için 21 defa okunur.
Diyanet Tefsiri 
Medine döneminde inmiştir. 6 âyettir. Nâs, insanlar demektir. Mushaftaki sıralamada yüz ondördüncü ve son, iniş sırasına göre yirmi birinci sûredir. Felak sûresinden sonra, İhlâs sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Felak sûresinin Medine’de indiğini söyleyenler Nâs sûresi için de aynı şeyi söylemişlerdir (bk. Şevkânî, V, 620; İbn Âşûr, XXX,631).  Sûrede sinsice kötülüğe sürükleyen cinlerin ve insanların şerrinden Allah’a sığınılması öğütlenmektedir.
Allah Teâlâ insanları yaratıp maddî ve mânevî nimetleriyle hem bedenen hem de ruhen beslediği, yetiştirdiği, eğittiği için kendi zâtını rab ismiyle anmıştır. Râgıb el-İsfahânî, “mâlik ve hâkim” diye çevirdiğimiz 2. âyetteki melik kelimesini özetle şöyle açıklar: Melik, emîr ve yasaklarla insan topluluğunu yöneten kişidir. Bu kelime özellikle akıllı varlıkları yöneten için kullanılır; meselâ “insanların meliki” denir, “eşyanın meliki” denmez (Müfredâtü’l-Kur’ân, “mlk” md.). Yönetilen bütün insanlar olunca kanunlarıyla, buyruk ve yasaklarıyla onların yöneticisi, mâlik ve hâkimi de Allah’tan başkası değildir. “Mâbud” diye çevirdiğimiz ilâhtan maksat da sadece kendisi ibadete lâyık olan Allah’tır (ilâh hakkında bilgi için bk. Bakara 2/163). Allah Teâlâ bütün mahlûkatın rabbi olduğu halde burada üç âyette de, “insanlar”ın tekrarlanarak vurgulanması, onların mahlûkatın en üstünü ve en şereflisi olduğuna işarettir. Ayrıca dünyada insanları yöneten hükümdarlar, krallar ve bunları tanrı sayıp tapan kavimler geçmişte görülmüştür, bugün de farklı boyut ve tezahürlerde görülebilmektedir. Bu sebeple sûrede insanların rablerinin de, hükümdarlarının da, ilâhlarının da sadece Allah olduğuna ve yalnızca O’na sığınmak, O’na tapmak, O’nun hükümranlığını tanımak gerektiğine dikkat çekilmiştir.
“Şeytan” diye çevirdiğimiz vesvâs kelimesi, vesveseden türemiş, aşırılık ifade eden bir sıfat olup “çokça vesvese veren” demektir. Vesvese “şüphe, tereddüt, kuruntu, gizli söz, kişinin içinden geçen düşünce” demektir; terim olarak, “zihinde irade dışı beliren ve kişiyi kötü ya da faydasız bir düşünce ve davranışa sürükleyen kaynağı belirsiz fikir, şüphe ve kuruntu” anlamına gelir. Bir kimseye böyle bir düşünceyi telkin etmeye de “vesvese vermek” denir. Vesvese genel olarak insanı kötü, din ve ahlâk dışı davranışlara yönelten bir iç itilme olarak hissedilir. Bu anlamdaki vesvesenin kaynağı şeytandır. Nitekim birçok âyette şeytanın insana vesvese verdiği ifade edilmiştir (meselâ bk. A‘râf 7/20; Tâhâ 20/120). Kötülük sembolü olan şeytan, gerçek bir varlığa sahip olmakla birlikte onun insan üzerindeki etkisini psikolojik yolla gerçekleştirdiği düşünülmektedir (geniş bilgi için bk. Hayati Hökelekli, “Vesvese”, İFAV Ans., IV, 458). Vesvesenin bir diğer kaynağı ise kişinin nefsidir; Kaf sûresinin 16. âyeti de bunu ifade etmektedir.
Vesvâs kelimesi hem insanlara vesvese veren görünmez şeytanı hem de insanları yoldan çıkarmak ve onlara kötülük yaptırmak için gizlice tuzak kuran insan şeytanlarını, şeytan karakterli insanları ifade eder. “Sinsi” diye tercüme ettiğimiz hannâs kelimesi ise “gizli hareket eden ve geride kalmayı âdet haline getiren”anlamında bir sıfattır.
Sûrede cin ve insan şerrinden Allah’a sığınmayı isteyen buyruk, bizce belirsiz bir kaynaktan veya içimizden gelen arzu, duygu ve düşünceler karşısında uyanık olmayı, bunları akıl, vicdan ve dinî değerler süzgecinden geçirmeyi de içermektedir.
Son âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı üzere insanları aldatmaya ve doğru yoldan saptırmaya çalışan iki tür şeytan vardır: Birincisi cin şeytanlarıdır ki bunlar insanların içine vesvese düşürerek onları yanlış yola sürüklemek isterler. Her insanın, kendisini kötülüklere sürüklemeye, kötü işleri onun gözünde güzel göstermeye çalışan bir şeytanı vardır. Nitekim Hz. Peygamber, her insanın kendine ait bir cini (şeytanı) bulunduğunu bildirmiştir (Dârimî, “Rikak”, 25; Müsned, I, 385). Başka bir hadiste de “Şeytan âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır” buyurulur (bk. Buhârî, “Ahkâm”, 21). İnsanları doğru yoldan saptıran diğer şeytan ise insan şeytanlarıdır. Bunlar, gerçeklik ve değer ölçülerini kaybetmiş, kendilerini nefsânî haz ve arzuların akıntısına kaptırmış, bu mânada şeytanın esiri olmuş insanlardır. Bunlar insana çoğu zaman sureti haktan görünerek yaklaşır ve insanı sonu hüsranla biten davranışlara yöneltirler.
“Ey rabbimiz! Bize bu dünyada da nimet, güzellik ve iyilik ver, öteki dünyada da nimet, güzellik ve iyilik ver” (Bakara 2/201).
“Orada onların duaları, ‘Sen bütün noksan sıfatlardan uzaksın Allah’ım!’, karşılıklı iyi dilekleri de ‘selâm’ şeklinde olacaktır. Duaları ise ‘Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun’ diyerek son bulur” (Yûnus 10/10).
Yüce kelâmının tefsiri için ortaya konan bu mütevazi çalışmanın tamamlanmasına muvaffak kıldığından dolayı Cenab-ı Allah’a hamdediyor, kusurlarımızı bağışlaması için engin rahmetine sığınıyor, bu eseri yararlı ve feyizli kılmasını niyaz ediyoruz.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri cilt: 5 sayfa: 723-726