Dua Nedir Dua Etmenin Önemi Dua Hakkında Herşey

Son zamanlarda maddi mânevi sıkıntı içerisine düştük. Herşey bizi sıkıyor, üzüyor. İnsanımız bunaldı. Teselli bulamayan, çıkış kapısı bulamayan, bunalıma düşüyor ve mânen ölüyor.

Ana babasını öldürüyor, eşini öldürüyor, çocuklarını öldürüyor, ardından kendisini de öldürüyor.

Mânevi güç, mânevi destek olmayınca maddi sıkıntılar çekilmez hale geliyor. Aileler yıkılıyor.

Diğer yandan bir kesim var ki, Allah’ın ipine sarılmış, hamd ediyor, sabrediyor, şükrediyor, dua ediyor, rahatlıyor, acıları hafifliyor, dua ona şifa oluyor.

Mağara hadisinde anlatıldığı gibi, mağaradakiler nasıl dua ile kurtulduysa, onlar da öyle kurtuluyor.

Duaya önem vermeyen, duayı elden bırakan yalnız kalıyor, desteksiz kalıyor, çaresiz kalınca da başka şeylerden medet bekliyor.

Dua etmek, dua edebilmek, kabul olacak dua etmek bilgi işidir. Bu konuyu okuyan bir çok kardeşimiz diyecek ki, “Biz dua etmesini bilmiyor muşuz”

Herşey inanıyoruz ki, Cenab-ı Allah’ın takdiri ile olur. Allah izin vermeden hiçbir şey olmaz.

İnsana derdi veren Allah’tır. Dermanı da veren Allah’tır.

Allah insanı imtihan için sıkıntıya sokar. Bakalım sabredecek mi, şükredecek mi,kaza kaderime inanacak mı, tevekkül edecek mi, bana yönelecek mi, bana sığınacak mı ve dua edecek mi, der.

Adem (s.a.) dua ile sıkıntılardan kurtulmuş, Havva’nın duasıyla birbirine kavuşmuşlardır.

Yunus (s.a.) dua ile sıkıntılardan kurtulmuş, balığın karnından da kurtulmuştur.

Eyyüp (s.a.) kalbine siyaret etmek üzere olan kurtlardan yaptığı dua ile kurtulmuştur.

İbrahim (s.a.) dua ile ateşten kurtulmuştur.

Yakup (s.a.) ın acıları dua ile dinmiştir.

Peygamberimiz (s.a.) sıkıntılarından dua ile selâmete çıkmıştır.

Allah’ın birçok sevgili kulları, veli kulları dua ederek derecelerini yükseltmiştir.

Bizde size, dua ile nasıl rahatlarız, sıkıntılardan nasıl kurtuluruz, duamız nasıl kabul olur, bunu açıklayacağız.

Dua Nedir?

Dua, çağırmak, sığınmak, istek ve yalvarışta bulunmak demektir.

Dua, Allah’ın gazabından rahmetine sığınmaktır. Zayıf kuldan güçlü yaratıcıya ilticadır. Dua Allah’la konuşmaktır, kapısını çalmaktır.

Dua, yaratan ile yaratılan arasında mânevi köprüdür.

Allah Rasulü’nün ifadesine göre : “Dua, ibadettir. Dua, ibadetin özüdür. Dua, ibadetin ta kendisidir.”

“Dua, belâ ateşini söndürür.” Belayı def eder. Kulu Allah’a yaklaştırır.kutsi hadiste Allah : “Kulum bana dua edince onunla beraber olurum” buyurmuştur.

İ. Gazali de : “Kur’an’dan sonra zikir ve dua ile meşguliyetten Allah nezdinde daha hayırlı bir iş yoktur” demiştir.

“Dua, ibadetin özüdür.” Çünkü ibadetin kabulü için bile, duaya ihtiyaç vardır. Dua, aynı zamanda kulluk borcudur. Dua kabul olmasa bile, Cenab-ı Allah’a kulluk borcu yerine getirilmiş olur. Onun için hiçbir dua boş ve anlamsız değildir. Bugüne kadar karşılığını alamadığı duayı kimse yapmamıştır.

Allah’a olan yakınlığını kaybetmemek için kul, duayı elden, dilden düşürmemelidir. Duayı unutan, Rabbini unutmuş olur.

Peygamberimizin bildirdiğine göre : “Dua, müminin silahıdır.” Dua, belayı önler. Allah, kendisinden istemeyene, dua etmeyene gazab eder.

Cenab-ı Allah şöyle buyurur : “Bana dua edin ki, size icabet edeyim”. “Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler, alçalmış olarak Cehenneme gireceklerdir.” (Mümin:60)

“Dualarınız olmasaydı Allah nazarında hiçbir kıymetiniz olmazdı.” (Furkan:77)

Evet ibadetlerimiz dua ve yalvarışlarımız olmasaydı, Allah yanında ne değerimiz olurdu ki.

Allah : “Ey Rasulüm! Kullarım beni senden sordukları zaman deki : Ben onlara yakınım. Bana dua edenlerin dualarını kabul ederim. Onlarda benim davetime uysunlar ve imanda sebat etsinler ki, o sayede doğru yola ilerleyebilsinler.” (Bakara:186) buyrulmuştur.

Dua kime olur : Dua ancak Allah’a olur. Yunus 106. ayetinde “Sana fayda ve zarar vermeyecek Allah’tan başkasına dua etme.”

Nisa suresinin 79. ayetinde “Sana iyilik gelirse, Allahtandır. Sana kötülük gelirse nefsindendir“ buyrularak yalnız Allah’a dua edileceği, Allah’tan isteneceği bildirilmiştir.

Bize dua etmek düşer. Çünkü kula dua yaraşır.

Cenab-ı Allah, kendisine dua etmeyeni ve kendisinden istemeyeni sevmez.

Duaya Nasıl Başlanır?

–            Önce helâl lokma gerek. Duadan önce bir miktar sadaka verilir.

–            Allah’a hamd, Rasulüne salat okunmadan yapılan dua boşlukta kalır.

–            Günahlardan dolayı istiğfar edilir.

–            Hamd etmeyen, salavat getirmeyen ve istiğfar etmeden dua eden birini Hz. Peygamber görür ve çağırır, der ki :

“Acele ettin, Allah’a hamd et, salavat getir, istiğfardan sonra istediğini iste” (K.Sitte:5/1772)

–            Allah’a ancak güzel sözler ve salih ameller yükselir.

–            Dua edecek kimse, vakit kollamalı, kıbleye huşu ile yönelmeli, öyle dua etmelidir.

Dua Allah’ın Emridir

Cenab-ı Allah :

1-    “Bana dua edin” diyor. Buna göre dua etmek vaciptir.

2-    “Rabbinize yalvararak, gizlice dua edin.yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Azabından korkarak, rahmetini umarak Allah’a dua edin.” (A’raf:55-56) buyruluyor. Hz. Peygamber de şöyle demiştir :

1-     “Sizlere dua etmenizi tavsiye ederim.”

2-     “Rabbimiz her gece gecenin üçte biri kaldığı zaman der ki : Yok mu dua eden duasını kabul edeyim, yok mu benden affını isteyen onu af edeyim” (Büyük Hadis Külliyatı:5/9226)

Allah kendisine dua etmeyeni sevmez, gazap eder. Allah birşeyler isteyeni sever. Onun istediğini de verir.

Dua Kuvvet Kaynağıdır

Dua, insan için mânevi bir ilâçtır. Dua, insan ruhunu besler,insanı kötü düşüncelerden alıkor.

Dua eden insan, her zaman kendini güçlü hisseder, geleceğe ümitle bakar, Allah’ın kendisine yardım edeceği düşüncesi, ona her an güven verir.

Dua etmeyen, karamsar olur, hayatı çekilmez olur.

Dualı bir hayat ise her zaman huzurlu bir hayattır.

Duanın psikolojik yönü bir tarafa, Tıbbın bittiği yerde dua vardır. Tıbbın çaresiz kaldığı, şifa bulmaz denilen, kendisine ömür biçilen nice kimseler dua ile şifa bulmuştur.

Selçuklularda, Osmanlılarda hastanelerde dua ile tedavi bölümleri vardır. Bugün de Fransa’da, doktorun değil papazın meşgul olduğu hastalar vardır. İlâç yok doktor yok. Dua vardır.

Dua, en tesirli bir ilâçtır. Mahatna Gandi : “dua ve ibadet olmasaydı çıldırırdım” diye bir gerçeği ifade etmiştir. Niceleri : “Dua ettim, rahatladım” diyor.

Cenab-ı Allah, Kur’an’ın şifa olduğunu bildirmiştir. Duanın verdiği sükunet, iyileşme sağlar. Dua, sahibine moral verir,güç kazandırır.

Nazar, dua ile tedavinin en güzel örneğidir. Dua, en tesirli tedavi yoludur. Dua etme alışkanlığı olanlar, ümidini yitirmez, moralini bozmaz. Dua ettikçe güçlenir, güçlendikçe dua eder.

Dua’nın Önemi

Duanın hayatımızda büyük bir önemi vardır. Duasız hayat, fatihasız mezara götürür. Bir hadislerinde peygamberimiz : “Kim Allah’a dua etmezse, Allah ona gazab eder” buyurmuştur.

Dua, insana kulluğunu hatırlatır. Allah’ın yardımını sağlar, insanı başarılı kılar. Ayrıca kişiyi belalara karşı korur. İnsan üzerinde olumlu etki yapar. İnsanı başı boşluktan sahipsizlikten korur. Dua, stresin ilâcıdır.

Cenab-ı Allah : “Dua edin icabet edeyim, kabul edeyim” buyurarak dua etmemizi istemiş ve duanın cevapsız kalmayacağını bildirmiştir.

Peygamber Efendimiz de : “Dua, müminin silahı, dinin direği, yer ve göklerin nurudur” (Hâkim Dua:1/492) buyurarak duanın önemini bildirmiştir.

Üzüntü, korku, telaş, hiçbir şeyi değiştirmediği gibi daha da olumsuzluklara ve kayıplara neden olur. Dua ise, bir türlü sığınma ve koruma altına girmedir, belâya siperdir. Ayrıca dua, bir nevi yardımlaşmadır. Çünkü; insan yalnız kendi için dua etmez, yakınları için, bütün din kardeşlerinin selameti için de dua eder. Ve etmelidir. Nasıl kendi çocuğunuz veya bir yakınımız,bir sıkıntıya düştüğü zaman, çare ararsak,dünyanın dört bir yerinde zulüm gören müslümanlar var, müslüman Türkler var. Onlar içinde aynı sıkıntıyı hissetmemiz ve dua etmemiz gerekir.

Peygamberimizin bildirdiğine göre; başkası için yapılan dua, daha makbul ve dualarımızın kabulüne vesile olacaktır.

Yürekten yapılan dualar insanı rahatlatır.

Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre:

“Dua ederek arzularına kavuşan bir bölüm Amerikalı ise bunun sadece bir tesadüf olduğunu düşünüyor ama yine de dua etmeye devam ediyor. Bir kısmı ise sadece rahatlamak ve kirli duygulardan arınmak için dua ettiğini söylüyor.

Duanın hastalar üzerinde inanılmaz derecede etkileri olduğunu söyleyen Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Dale Matthews (Romatizmal kireçlenmesi olan hastalar üzerinde yapılan deneyler bunu doğruladı. Romatizması olan hastaların acıları çok şiddetli oluyor ve eklemleri de şişmiş olduğundan deneyin sonuçları daha iyi görülebiliyor. Hastaları iki gruba ayırdık. İlaçlı tedavinin yanı sıra düzenli olarak dua eden gruptaki hastaların daha hızlı iyileştiği ve ağrılarından kısa zamanda kurtulduğunu gördük) şeklinde konuşuyor…

Dua için internetten de istifade ediliyor.

ABD Başkanı Clinton’un gittiği Washington’daki Methodist kilisesinde Cuma akşamları özel uda seansları düzenleniyor. (26.03.1997 – Türkiye)

Dua İbadetin Özüdür

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Dua ibadettir” (R.Salihın:3/1494) dedikten sonra şu ayeti okumuştur.

“Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana dua etmeyi gururlarına yediremeyenler var ya, onlar alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir” (Mümin:69) (K.Sitte:2/464)

Kur’an’da da : “Duanız olmasaydı Allah yanında hiçbir kıymetiniz olmazdı.” (Furkan:77) buyruluyor.

Duasız ibadet olmaz. Duasız dua bile olmaz. Dua ibadetin özüdür.

Dua olmadan hidayete erişilemez.

Duaların kabulü için dua şart. Tevbelerin kabulü içinde dua gerekir.

Dua Belâ Ateşini Söndürür

Hz. Peygamber (s.a.) şöyle bildirmiştir :

1-     “Dalga dalga gelen belâ ve musibetlere karşı Allah’a dua edin.”

2-     “Belaya dua ile karşı koyun.”

Dua, belâ ateşini söndürür. Kaza belâyı def eder.

3-     “Duanın nazil olan olmayan belâya faydası vardır.” (Ramuz:97/10)

4-     “Dua belâyı karşılar.” (Ramuz:207/16)

Sıkışan, daralan, zulme uğrayan dua etmelidir. Allah’a sığınmalı, Allah’a havale etmelidir. Felâk-Nâs surelerini okumalı, birde : “Lâ ilâhe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin” demelidir.

Hiçbir dua karşılıksız kalmaz. Bunun için kimse “benim duam kabul olmadı” dememelidir. Dua vardır ibadet olur, dua vardır sevap kazandırır, dua vardır, gelecek kaza belâları önler. Bu bakımdan dua etmeyen insan, hayırdan mahrum olur.

Nemil suresi 62. ayetinde : “Dua sıkıntıyı giderir” buyrulmuştur.

Dua Müminin Silahıdır

Hz. Peygamber (s.a.) : “Duanın dua edene üç faydası vardır”

1-     Dua edenin Ya günahı af olur.

2-     Ya hayrı artar.

3-     Veya sevap kazanır. (Ramuz:104/8) buyurur.

Duayı elden bırakmamak gerekir. “Dua müslümanın silahıdır” demiş peygamberimiz.

Bir kutsi hadiste : “Kulum bana dua edince onunla beraber olurum” buyurmuştur.

Dua eden kul,düşmanın fitnesinden, kötülerin kötülüğünden emin olur, şeytanın şerrinden korunur.

Cenab-ı Allah kendisine teslim olan kulları için; gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum, diyor.

Sabah evden çıkarken, bir işe başlarken, bir yere giderken, akşam yatağa yarken, dua etmeliyiz. Allah’a sığınmalıyız, kendimizi Allah’a emanet etmeliyiz.

İstiaze (sığınma) duası olan “Euzubillahimineşşeytanırracim Bismillahirrahmanirrahim, lâ havle velâ kuvvete illabillihil aliyyil azim” duasını çok okumalıyız.

Ayetel kürsi, İhlas, Fatiha, Felak, Nâs surelerini sürekli okumalıyız.

–         Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil ahireti haseneten vegına azanbennar.

–         Lâ ilâhe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin

Duaların eksik edilmemeliyiz. Zira kulun duaya ve Allah’a ihtiyacı vardır. Kur’an’da : “Allah’a yalvara yakara dua edin” (A’raf:55) ”Siz Allah’a muhtaçsınız” (Fatır:15) buyrulmuştur.

Dua İle Tedavi

Dua eden kim olursa olsun : “Ben duanın faydasını görmedim” diyemez.

Herşeyden önce, kulun dua etmeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı gidermiş olur. Dua ibadettir. Dua eden ibadet etmiş olur.

Dua eden kimse, “Ben Allah’a yalvardım, uda ettim” rahatlığı için huzur duyar.

Diğer taraftan dua kalbin cilasıdır, kalbin kararmasını önler. Dua sükûnet sağlar, dua, ümit ve kudret kaynağıdır.

Duanın tedavide ve şifada büyük rolü vardır. Tedavi ile beraber dua, büyük etki yapar.

Meselâ; “Dua edeni melekler korur” denir. Sadece dua edilir. İman zayıf amel yok, abdest yok, besmele yoksa, korumaz. Tedavisiz duanın da pek faydası olmaz. Allah sebeplere yapışmamızı istiyor. Hapı atacaksın, yaraya ilâcı süreceksin. “Allahım iyileştir” diye de dua edeceksin.

“Bu dua, herşeydir. Okuyana hiçbir şey zarar veremez veya şöyle şöyle olur” demek yanlış olur.

Yalnız haramlarda tedavi olmaz. Peygamberimiz : “Derdi veren Allah dermanı da vermiştir. Her derdin bir devası vardır. Öyleyse tedavi olun ve haram bir şeyle de tedavi olmayın” (Ebu Davut, Tıp:11) demiştir.

Tedavi, hem Allah’ımızın hem de peygamberimizin emridir. Şifa istemek de aynıdır. Hz. Peygamber hastalara şöyle dua ederdi : “Ey Alemlerin Rabbi! Şu hastalığı gider, şifa ver. Şifa veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur.” (K.Sitte:11/136)

İlaçla tedavide âciz kalındığı yerde dua, imdada yetişir ve birçoklarını da şaşırtmaktadır. Hele bazı hastalıklarda en şifalı ilâç dua olmaktadır. Başka çaresi kalmayan, ömür biçilenler, duaya ibadete sarılmakta ve etrafını şaşırtmaktadır.

Bugün Avrupa’da, Osmanlı ve Selçuklular da olduğu gibi Doktorların yerine papazların girdiği hastaneler vardır. Avrupalı işyerlerine yol üzerlerine ibadet yerleri, dua kulübeleri açmıştır. Buraları birer sığınak olarak görmektedir.

Bugünkü şartlarda tahammül gücü ve moral kazanarak, ayakta durabilmek için duaya son derece ihtiyaç vardır. Stresin panzehiri duadır. Son araştırmalara göre; duanın insana huzur, genel bir iyilik hali verdiği anlaşılmıştır.

Duanın hiçbir zararı yoktur. Aksine dua iyileşmeyi kolaylaştırır.

Kur’an bir şifadır. İsra 82. ayetinde “Kur’an müminler için şifa ve rahmettir.” buyrulmuştur.

Maddi hastalıkların ilâcı vardır. Hastalık mikrobikse, doktora gider muayene olur, eczaneden ilâç alır kullanır ve Rabbimizin izni ile iyileşiriz. Ya hastalık mânevi ve ruhi ise ne yaparız o zaman da duaya sarılırız.

Mânevi hastalıkları ilâçla tedaviye kalkışmak, hastanın derdini arttırmak olur.

Tıp dünyasında yapılan iki araştırma sonuçlarını sizlere sunmak istiyorum.

“American Heart Journal dergisinin haberine göre, Duke Üniversitei Tıp Merkezi bilim adamlarından Mitch Krucoff ve ekibi tarafından yapılan araştırmada, hasta için dua edilip edilmediğini, ne hasta ne de doktorlar biliyordu.

Bilim adamları, ameliyata alınacak 150 kalp hastası üzerinde yaptıkları araştırmada, hepsi standart tedavi gören hastalrı gruplara ayırdılar.

Hastalardan bazılarına, tedaviye ek olarak, stresten kurtulma ve (elle şifa) seansları uygulandı. Bunun yanı sıra, Budist, Yahudi, Katolik ve diğer inançlara mensup din adamları, bazı hastaların iyileşmeleri için dua ettiler.

Araştırma sonunda, en büyük iyileşmeyi kaydedenlerin, kendileri için dua edilen hastalar olduğu görüldü.

Bilim adamları, stresten kurtulma ve (elle şifa) seanslarının hastaların rahatlamasını sağladığını ancak duanın bu ilginç etkisini açıklayamadıklarını söylediler.

Bilim adamları, bu fenomenleri yeni araştırmalarla mercek altına alacaklarını kaydettiler.” (03.11.2003, Zaman)

“Kansas St. Luke’s Hastanesi, San Francisco Hastanesi ve Neq York’taki Columbia Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalar, dua okutmanın hastaların iyileşmesi sürecini hızlandırdığını ortaya çıkardı. St. Luke’s Hastanesi’nde yapılan araştırmada 5 din adamı, 990 kalp hastasının 466’sına dua okudu. Din adamları, hastalır tanımıyor, sadece isimlerini biliyordu. Ayrıca hastalar kendileri için dua edildiğinden haberdar değildi. 28 gün süren seans sonunda, dua okunan hastaların yüzde 11 oranında daha hızlı iyileştiği ve hastalık belirtilerinin daha az görüldüğü ortaya çıktı. Aynı çalışma San Francisco Hastanesi’nde 393 kalp hastası üzerinde de yapıldı. Sonuç yien aynı: Dua edilen 150 hasta daha çabuk iyileşti. Columbia Üniversitesi de üreme sorunları yaşayanlar üzerinde bir araştırma yaptı. Dua okunanlarda, döllenmenin başarı oranı yüzde 8’den 16’ya çıktı. Embriyonun rahimde sağlıklı büyüme şansı ise yüzde 25’ten 50’ye yükseldi. İngiltere Ulusal Psikiyatri Enstitüsü’nün uzmanı doktor Peter Fenwick’e göre bu araştırmaların sonuçları, insan enerjisinin gücüne ışık tutuyor. Enerji, dua yoluyla tek bir yönde yoğunlaşıyor ve sonuçta çok istenen şey elde ediliyor.” (13.09.2003, Vakit)

dua eden veya dua edilen mânevi yardım görür. İ. Rabbani şöyle demiştir : “Bir savaş, iki ordunun ittifakı ile kazanılır. Biri serhat ordusu, diğeri dua ordusu”

İslâm orduları sefere çıkarken suffa ehlinden dua ister, dua alır. Peygamber (s.a.) dua eder öyle çıkılırdı.

Duanın Kabülünün Şartları

Duanın  kabulü için şartlardan biri, yapılan duanın yaşanması ve duaların hayatımıza taşınmasıdır. Sadece el ve dudak hareketleriyle yapılan duaların kabulü zordur.Çünkü duada kalb, gaflet içinde olmayacaktır. Sadece ağızdan gazel okunmayacaktır.

Duayı dinlemek, tekrarlamak, dudaktan yapmak, dua metnini üzerimizde taşımak yerine, içten dua eder ve duamızı yaşarsak, hayatımıza taşırsak ancak böyle bir dua bize fayda verecektir.

İbrahim Ethem’e Irak halkı, ibadet ediyoruz, zevk almıyoruz, dua ediyoruz duamız kabul olmuyor, neden?  diye sorar. İbrahim Ethem, bir müddet onları izledikten sonra şöyle der:

1-   Allah’a inandığınızı söylüyorsunuz O’na itaat etmiyorsunuz.

2-   Peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz sünnetini yapmıyorsunuz.

3-   Başkaları ile uğraşırken, kendinizi unutuyorsunuz.

4-   Ölülerinizi ellerinizle gömüyor ders almıyorsunuz.

5-   Allah’ın nimetlerini yiyor, şükretmiyorsunuz.

6-   Kur’an okuyorsunuz, O’na uymuyorsunuz.

7-   Şeytanı düşman biliyorsunuz. Fakat ona uymakta sakınca görmüyorsunuz.

8-   Cennet’e girmek istiyorsunuz, sizi oraya götürecek iş yapmıyorsunuz.

9-   Cehenneme gitmek istemiyorsunuz, fakat sizi oraya götürecek işlerden vazgeçmiyorsunuz.

10-   Ölümü hak biliyorsunuz ama ölüm ötesine hazırlanmıyorsunuz. Nasıl ibadetiniz duanız kabul olsun?  demiştir.

Yapılan  bir duanın kabulü için, yapılması gereken bazı işler vardır, uyulması gereken kurallar vardır. Rastgele dua edilmez.

Dikkat edilecek bir husus vardır :”Allah benim duamı kabul eder diye tam emin olmak da yanlıştır. Korku ile ümit arasında olunacaktır. İslâmda Allah’tan ümit kesmek küfürdür. Tamamen ümit var olmak da aynıdır.

Duanın adabı vardır. Edepten mahrum olan, ilahi lütuftan da mahrum olur.

Rabbim açılan elleri boş çevirmez. Bu demek değildir ki her duayı kabul eder. Allah yapılan bir duayı kabul edeceği gibi, sevaba da dönüştürebilir veya bir belâyı o yüzden defedebilir. Veya rızkı arttırır. Bu şekilde duanın yararı görülür.

Allah, anne babanın, oruçlunun, mazlumun, misafirin duasını reddetmez. Umuma yapılan duayı, karşılıksız yapılan duayı da reddetmez. Evladın anne babası için yaptığı duayı Rabbimiz hoş karşılar, boş çevirmez.

Dua edecek kişi, haramdan şüpheli şeylerden, haktan, riyadan kaçınmalıdır. Kazancına dikkat etmelidir. Parasının nereye gittiğine de dikkat etmelidir. Cenab-ı Allah’tan olacak şey istemelidir.

Herkes, dualarının kabul edilmesini ister ama, duanın kabulü için dua adabına uymazsa duası kabul olmaz.

Duanın kabulü için :

–     Zaman iyi seçilmeli (Kutsal günler, geceler, saatler fırsat bilinmeli)

–     Abdestli olunmalı,

–     Allah’a hamd Resûlüne salavat getirilmeli,

–     İstenilen, açık net ifade edilmeli,

–     Riyadan kaçınılmalı, kaş göz  hareketlerinden kaçınılmalı,

–     Doğru söz ve helâl lokmaya dikkat edilmeli,

–     Kıbleye dönülmeli,

–     Bağırıp çağırılmamalı, yapmacıktan ağlanmamalı,

–     Resûlüllahı ve salih kulları vesile ederek dua etmeli,

–     Kalbi başka meşguliyetlerden temizlemeli, huşu içinde olunmalı,

–     Duada cimri, bencil davranmamalı  kendisi için istediğini, anababası ve diğer müslümanlar içinde istemeli,

–     Dine uygun olmayan bir şey istenmemeli,

–     Duayı ısrarlı, devamlı yapmalı,

–     Bedduadan, başkalarının kötülüğünü istemekten kaçınılmalı,

–     Farz namazların sonunda, nafile namazların sonunda sadaka dağıttıktan sonra dua yapılmalıdır.

Hz.Enes(r.a) anlatıyor: Bir adam şöyle dua etmişti: “Ey Allah’ım hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semâvat ve arzın celâl ve ikram sahibi yaratıcısısın. Hayy ve Kayyûmsun (Kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin) bu isimlerini şefaatçi olarak senden istiyorum! (Bu duayı işiten) Rasûlullah (s.a) sordu:

-“Bu adam neyi vesîle kılarak dua ediyor biliyor musunuz? Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, O, Allah’a İsm-î Âzam’ı ile dua etti. O ismi âzam ki onunla dua edilirse Allah icâbet eder, onunla istenirse verir.”  buyurdu.

-Hata ve günahlar itiraf edilip, pişmanlık duyulmalı,

-Peygamberlerin ve salih kulların yaptığı duaların yapılması için gayret gösterilmeli,

-Ey Allah’ım verir misin, lütfen istersen, dilersen ver. Şeklinde değil, kesin ifadeler kullanılmalıdır.

-Duanın kabul olacağını ümit ederek, elleri yüze sürmek gibi duanın adabına uymak gerekir.

-Dua alışkanlık halinde yapılmamalı,

-İhlastan uzak gaflet içinde yapılan duaların faydası olmaz. Ancak gönülden yapılan duaları Cenab-ı Hakkı geri çevirmez.

Dua Ederken Ellerin Durumu Nasıl Olmalı?

Dua ederken  eller kaldırılmalıdır. Dua bitiminde de eller yüze sürülmelidir.

Peygamberimiz :”Rabbiniz kerimdir. Kulu dua ederek elini kaldırdığı zaman, O elleri boş çevirmekten haya eder.”(Tirmizi Davat : 118) buyurur.

Peygamberimiz, bazen ellerini omuz hizasına, bazen de biraz daha yukarıya kaldırmış, bazen de ellerini kavuşturarak dua etmiştir. Mesela; Cehennemden korunmak için dua ederken ellerini ters çevirerek dua etmiştir. Yağmur duasında, kötülüklerden korunmak için dua ederken de avuç içine yere çevirmiştir.

Şekil o kadar önemli değildir. Şekile takılıp kalmamalıyız. Bu yüzden bir müslüman kardeşimiz kınanmamalıdır ve ayrım da yapılmamalıdır.

Kimin Duası Kabul Olur?

Dua, temiz bir dille yapılmalı, karşılıklı olmalıdır.

Duayı okuyan ağız, önemlidir. Hz.Peygamber : “Bir lokma haram yiyenin kırk gün duası kabul olmaz”  demiştir.

Bir de organları kendine isyan edenin duası kabul olmaz. Yani kendini günahlardan alıkoyamayanın duası kabul olmaz.

Peygamber (a.s) şöyle buyurur:

1-“Üç kişi vardır duası kabul olur:

1-Adil yöneticinin,

2-Zulme uğrayanların,

3-İftar vakti oruçlunun.

2-“Dört  dua ret olunmaz:

1-Evine dönünceye kadar hacının duası,

2-Evine dönünceye kadar gazinin duası,

3-İyi oluncaya kadar haline sükreden, sabreden hastanın duası,

4-Kardeşin kardeşi için ardından yapacağı dua “(Ramuz 68/9) Çünkü bu duaya bir melek “Amin”der.(K.Sitte:5/S.503)

3-Dört duaya icabet olunur, ret olmaz:

1-Allah yolunda saf bağlandığı zaman,

2-Yağmur yağarken,

3-Namazdan önce ve sonra,

4-Kâbe görüldüğü zaman.(Ebu Davut, Davût :553)

4-“Üç kişi vardır ki, Allah onların duasını ret etmez:

1-Allah’ı çok zikredenin,

2-Mazlumun,

3-Adil yöneticinin.

5-“Üç kişi vardır duası kabul olur:

1-Mazlumun,

2-Misafirin,

3-Ana babanın evladına duası, “(Tirmizi Birr:7) buyurur.

Ayrıca :”Mazlumun duasından sakının, kâfir bile olsa mazlumun duasının önünde perde yoktur.”  buyurmuştur.

Hangi Dua Kabul Olur?

Her dua kabul olmaz. Peygamberimizin Amcası Ebu Talib’e Nuhun oğluna, İbrahim (a.s)’ın babası Azer’e, Lüt’un hanımına yaptığı dualar kabul olmamıştır. Kafire hayrı için dua yapılmaz, hidayeti için yapılır.

Cenab-ı Allah, Bakara 186’da  “ Bana dua edenin duasını kabul ederim” buyuruyor.

Kimse ben dua ettim kabul olmadı dememelidir. Çünkü duanın kabulü, Ya açık ö-görülür yada ahirette sevap olarak görülecektir. Veya  günahlara keffaret olur, günahları af ettirir. Peygamber : “Dua ettim, duam kabul olmadı” demedikçe duanız kabul olur”  buyurmuştur.

Kimin Duası Kabul Olamaz?

Peygamberimiz(a.s) şöyle der:

1-   “Üç adam vardır, Allah’a dua ederler, duaları kabul olmaz:

1-Kötü kadını nikahı altında tutanın, Kızını fasıkla evlendirenin,

2-Alacağı, vereceğine şahit tutmayanın,

3-Sefih kimseye malını verenin.” (Ramuz: 266/8)

2-   “Allah’a yemin ederim ki: Ya iyiliği emredip kötülükten men edeceksiniz, yada Allah size azabını gönderecek. Dua edecekseniz duanız kabul olmayacaktır.”(Ramuz 459/7)

–     Haram yiyenin duası kabul olmaz.

–     Duaya önem vermeyenin duası kabul olmaz.

3-   “Allah paktır, pak olanları kabul eder. Ey inanlar! Pak ve helâl olan şeylerden yiyin. “Allah yolunda sefer yapmış, üstü başı tozlanmış birk adam ellerini gökyüzüne kaldırarak : “Ya Rabbi! Ya Rab! diye yalvarıyor. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl kabul olur” (R.Salihın 3/1883)

Nasıl Dua Edelim, Ne İsteyelim?

Duada  ne istendiği, nasıl isteneceği bilinmelidir. Peygamberimiz: Bir kimse evine geldiği zaman melek de, şeytan da gelir. Melek:

-“Hayır söyle” der

Şeytan :

-“Şer söyle” der. “Buyurarak şer söylemenin, kötü konuşmanın şeytanın işi ve isteği olduğunu haber vermiştir.

-Dinimizde kötülük istenmez, başkalarına beddua edilmez.Yanlış dua eden sahabiyi Peygamber şöyle uyarmıştır:

Enes b. Malik (R.A) şöyle anlatıyor:

“Allah’ın Resulü (sav) yakalandığı hastalık yüzünden takatsiz düşerek derisi yeni tüylenen bir kuş yavrusunun derisine dönen bir adama:

–     Allah’tan bir şey istemedin mi? dedi. Adam:

–     Allah’ım, eğer yakalandığım bu hastalıktan dolayı beni âhirette cezalandırmayacaksan dünyada onu çekeyim, diye dua ediyordum, dedi.

Bunun üzerine Hz.Peygamber(a.s):

–      “Allah’ım, bize dünyada ve ahirette iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru” diye dua etmiyor musun? Dedi.

Adam böyle dua etti ve şifa buldu.

Dünyada ve ahirette iyilik istenmeli, herkesin iyiliği istenmeli, başkaların helâkı, kahrı istenmemelidir.

Dua, hayır dua olmalı ve geniş tutulmalıdır.

Yunus Sûresi 106.ayetinde :”Sana fayda ve zarar vermeyecek Allah’tan başkasına dua etme” buyrularak istenilen bir şeyin sadece Allah’tan istenmesi, yalnız Allah’a dua edilmesi emredilmiştir.

–     “Rabbımız,  iki cihanda iyilik ver, bizi ateşten koru deyiniz “ (Bakara: 201)

Sevgili Peygamberimiz dua konusunda bizi şöyle uyarmıştır: “Sizden her birinizin duası, acele etmediği müddetçe kabul olur.” (Riyanûs Salihin :1528)

A’raf Suresi 55.ayette bir uyarı daha var:

“Rabbinize gönülden ve gizlice dua edin. Doğrusu Allah(bağırıp çağırarak haddi aşanları sevmez.”

Dua için; amel temiz, niyet halis olmalı, dua, gönülden yapılmalıdır. Böyle  yapılan dualara melekler “Âmin” diyeceklerdir.

Duada başkasının kötülüğü istenmemelidir. Bizin peygamberimiz lânet peygamberi değil, rahmet peygamberidir.

Devs kabilesinden ilk iman eden kişi, Tufeyl bin Amr’dır. Peygamberimizin Mekke’de İslâmiyet’i açıktan yaymaya başladığı yıl içinde gelip Allah Resulü ile görüşmüş, ondan Kur’an dinlemiş duyduklarından etkilenerek İslâmiyet’i kabul etmiştir.

Tufeyl Müslüman olduktan sonra kabilesine döndü. Onları İslâma davet ettiyse de, sözünü kimseye dinlettiremedi.

Çalışmaları bu şekilde neticesiz kalınca Allah Resulüne gelerek kavmini şikayet etti:

-Ya Resulüllah! Devsliler Allah’a isyan içindeler. İslâma girmeleri için yaptığım daveti kabul etmediler. Onlara beddua et de helak olup layıklarını bulsunlar, dedi.

Peygamberimiz bu istek üzerine kıbleye döndü. Ellerini kaldırdı.Bu hali görenler:

–      Devs kabilesinin işi bitti artık, dediler. Ancak Allah Resulünün ağzından şu kelimelerin döküldüğü duyuldu:

–      Allah’ım, Devs kabilesine hidayet ver, onları doğru yola ilet,

–      Allah’ım Devs kabilesine hidayet ver, onları doğru yola ilet.

–      Allah’ım Devs kabilesine hidayet ver, onları doğru yola ilet.

Peygamberimiz, bu beklenmedik duadan sonra, Tufeyl’e hitaben de:

Kavmine dön. Onları güler yüz ve tatlı dille İslamiyet’e çağırmaya devam et. Kendilerine yumuşak davran, buyurdu.

Ma’rûf Kerhî hazretleri, bir gün talebeleriyle hurmalıkta oturuyordu. Bu esnada Dicle nehrinden bir kayık geliyordu. Kayıktaki birkaç genç, içip içip nâralar atıyorlardı. Bu hoş olmayan manzara karşısında talebeleri:

–      Efendim, duâ edin de Allahü teâlâ bu kendini bilmezleri nehrinde boğsun, insanlar da böyle zararlı kimselerden kurtulsunlar, dediler.

Bunun üzerine kayıktakilere şöyle duâ etti:

–      Yâ Rabbî! Sen bu kullarını dünyada neşelendirdiğin gibi âhirette de neşelendir.

Talebeler bu duâya bir ma’nâ veremediler. Kendisine sordular:

–      Efendim, böyle duâ etmenizin hikmetini anlayamadık.Îzah eder misiniz?

–      Bekleyiniz söylediklerimin sırrı şimdi ortaya çıkar.” dedi.

Talebeler dikkatle kayıktakileri takip etmeye başladılar. Kayıktakiler, kıyıya çıkınca, Ma’rûf-i Kerhî hazretlerini gördüler. Birden ne yapacaklarını şaşırdılar. Daha O, kendilerine bir şey söylemeden, ellerindeki sazı kırdılar, içkileri attılar. Huzûruna gelip tövbe ettiler.

Ma’rûf Kerhî hazretleri talebelerine dönüp:

–      Gördüğünüz gibi, herkesin istediği oldu. Ne onlar boğuldu. Ne de kimse onlardan rahatsız oldu, buyurdu.

–      Dua, 3 defa tekrar edilirse uygundur.

–      Beddua yapılmamalıdır.

–      Dua kalıplaşmış cümleler, aynı tekrarlar olmamalıdır.

–      Dua teslimiyet içinde olmalıdır.

–      Dua ederken bütün azalar dua ile meşgul olmalıdır.

–      Duada haram ve günah istek yer almamalıdır.

–      Duada fiili dua ihmal edilmemelidir.

–      Duada acelecilik olmamalıdır.

–      Dua, “Allah’a yapılmalı, beklenilen Ondan beklenmeli,

–      Yardım edilene:”Benim için dua et” denir, o da dua ederse, mükafatı alınmış olur. Allah’tan sevap beklenmez. İstenmeden yapılırsa, ne güzel olur.

Dua Ne Zaman Kabul Olmaz

İnsan çoğu zaman ne isteyeceğini, ne zaman isteyeceğini bilmiyor. Çocukken “ Hayatın refahını, ömrün mesudunu ve uzununu” isterdim. 40 yaşını geçtikten sonra :”Dünyanın sıkıntılarından, ihtiyarlık hastalığından, ölümün acılarından, kabir azabından, cehennem azabından sana sığınırım “Ya Rabbi!” diye dua etmeye başladım.

Hz.Ali (r.a) şöyle demiştir:

–     “Allah’ın, darlık ve sıkıntı zamanında imdadına yetişmesini isteyen kimse, bolluk zamanında çok dua etsin”(Taç 5/110)

–     Dua, devamlı yapılmalı; sıkışınca, bela anında bencillik olur. Sıkıntı ve felaketten önce bela ateşini söndürmek, belayı def etmek için yeterlidir

–     Dualarımızın kabulü için dualı bir hayat yaşamalıyız, başkalarının dualarını almalıyız. Bize iyilik yapanlara dua ile karşılık vermeliyiz.

–     Cenab-ı Allah, ara sıra, ihtiyaç duyunca yapılan dualara değil, sürekli yapılan dualara iltifat eder. Ölümü ensesinde hissedince, imanı bile kabul etmezken, sadece sıkıntı halinde ki duayı nasıl kabul edecektir.?

Kur’an’da :

–     “İnsan, bir nimet verdiğimiz zaman bizi hatırlamaz. Fakat ona bir şer dokununca, yalvarıp durur.” (Fussılat : 51)

–     “İnsana bir zarar geldiği zaman, o zararın giderilmesi için dua eder, ondan sıkıntıyı kaldırılınca sanki ona bir şey olmamış gibi geçip gider” (Yunus : 12) buyrularak bu konuda insan uyarılmıştır.

Şunu bilin ki Allah kalbi gâfil ve boş, anlamsız aynı zamanda kötü işlerle meşgul olan kimsenin duasını kabul etmez.

Sad bin Ebi Vakkas hazretleri dedi ki:

–     Ya Resûlallah, duâ buyur da, Allahü teâlâ, benim her duâmı kabûl etsin!

Cevabında buyurdu ki:

–     Duânızın kabûl olması için helâl lokma yiyiniz! Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua nasıl kabûl olunur?

Kuraklığın hüküm sürdüğü bir mevsimde,

Allah’a yalvaran Musa Aleyhisselâm:

“Ya İlâhi,  mahlukatın susuzluktan kırılmakta, kullarının günlerdir yaptıkları dualarına bir icabet vaki olmamaktadır. Bunun hikmeti nedir?”

Allah Teâlâ şöyle cevap verir:

“Ya Musa! Bana dua edenlerin içinde bir gammaz vardır. Bu gammaz bunların içinde bulunduğu müddetçe onların dualarını kabul etmem.”

Hazret-i Musa Aleyhisselâm heyecanla sorar:

“Ya Rabbi! O gammaz kimse haber ver de, derhal içimizden kovalım!”

Hazret-i Musa, bu dileğine şu cevabı alır:

“Ya Musa, o gammazın kim olduğunu söylersem ben de gammazlık etmiş olmaz mıyım? Ben azimüşsan gammazlık ve gammazlığı asla sevmediğim halde onu nasıl yaparım?”

Hazret-i Musa mahcubiyetle başını aşağı eğerek susar:

Aradan geçen kısa bir müddet sonra yine vahy-i ilâhi gelir:

“Ya Musa o gammaz öldü. Falan yerde cenazesi kalkacak, git onun cenazesini kaldır!”

Günlerdir yaptıkları duaların reddine sebep olan gammazın kim olduğunu merak eden Hazret-i Musa Aleyhisselâm koşa koşa gider, bir de bakar ki, ortalıkta birkaç tane cenaze hazır beklemekte, bunların içinde gammazın kim olduğu yine bilinmemektedir.

Tekrar yalvaran Hazret-i Musa:

“Ya Rabbi, bu kadar cenazenin içinde o gammazın kim olduğunu yine bilemedim!”

Bu defa yine şu ibretli cevabı alır:

“Ya Musa! Benim bir sıfatım da ‘Settar’dır. Ayıpları örtücüdür. O gammaz kulumun ayıbını senin yanında örtmek için bu cenazelerin içinde kendisini sakladım. Boşuna araştırma, bulamazsın!”

Duada Acele Edilmez

Hz.Peygamber(a.s) :

“Sizden birinizin duası, acele etmediği müddetçe kabule mazhar olur. Acele ederse, o zaman duam kabul olmadı “ der.(R.Salihin 3/1528)

Peygamberimiz, üç kere duayı tekrarlardı. Acele dua ederse de duasını yenilemesini istemiştir.

Kur’an’da Cenab-ı Allah:

“Yapmadığını niye söylüyorsun? “(Syf:2) diyor. Kavli duadan önce fiili dua yapmamızı istiyor.

Çalışan kazanır. Çalışan rızık elde eder. Ahirete hazırlanan kurtulur. Yuvada uyuklayan kuşu Allah doyurmaz. Bunun için çalışacağız, elden geleni yapacağız, ondan sonra iyi, hayırlı olmasını isteyeceğiz.

Duada Bağırılıp Çağrılmaz

Kur’an’da : “Rabbinize yalvararak, gizlice, kendi duyacağınız kadar bir sesle dua edin, çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” (A’raf:55)

Peygamber : “Dua ettiğin Allah, sana bineğinden daha yakındır.” (Buhari Deavat:50)

Bağırıp çağıran birine Peygamber : “Sen sağıra mı sesleniyorsun?” demiştir.

Buna göre dua gönülden samimi ve sessiz yapılacaktır. Zira Allah bize uzak değildir.

Taşkınlık, bağırıp çağırmak duanın adabına uygun değildir.

Beddua Etmek

Allah’tan iyilik istenir, belâ istenmez.

Nasıl dua yapılacağını Allah :” Rabbimiz, bize dünyada, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşten koru “(Bakara:201)  dememizi istemiştir.

-“İnsanlar, iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder, insanoğlu acelecidir.” (İsra:11) buyurur.

Peygamberimiz (a.s) da şöyle buyurur.

1-   “Kendi aleyhinize, evlatlarınızın ve mallarınızın aleyhine sakın beddua etmeyin” (R.Salihin 3/1526)

2-   “Nefsiniz, çocuklarınız, beraber çalıştıklarınız, mallarınız aleyhine dua etmeyin. Ola ki, Allah’ın duaları kabul ettiği saate rastlar.”

3-   “Kendiniz için hayır dileyin. Zira melekler dualarınıza “amin” der.(K.Sitte :5/S.525)

4-   “Kim kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikâmını dünyada almış olur.” (K.Sitte 5/S.529)

Konuşurken “Kör olayım, Allah canımı alsın, Allah belamı versin, kâfir olayım, çocuklarımın ölüsünü göreyim” veya öpeyim gibi kelimelerden kaçınılmalıdır.

İslâmda sabır şükür vardır. Hoşgörü, af vardır. İyiliği istemek vardır. Her şey  insan için imtihandır.

Resûlüllah Efendimiz Faydalı İş Yapan Gayri Müslimlere Bile Dua Etmiştir

Ashab-ı kiramdan Enes (r.a) anlatıyor:

“Bir Yahûdi berber vardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v)’in bir gün, sakalını düzeltti. Allah Resulü ona şu duâyı yaptı: “Allah’ım! Bunu güzelleştir!” Bu duâdan sonra, Yahûdi berberin beyazlaşmış bulunan saç ve sakalları simsiyah kesildi. Yaşından daha genç görünmeye başladı.”(Beyhakî)

Katâde (r.a)’den gelen rivâyette şöyle anlatılmıştır:

“Bir Yahûdi Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in devesini sağdı. Allah Resulü, onun bu iyiliğine karşılık, ‘Allah’ım! Bu adamı güzelleştir!” diye dua etti. Bunun üzerine Yahû dinin beyaz saçları siyahlaştı. Kendisi 90 sene yaşadığı halde, saçları hep siyah, kendisi delikanlı gibi dinç kaldı.(Sünenü Ebi Dâvud)

Bir inançsız namaza dil uzatmıştı:

Allah Resulü’nün Uhud’da bedduaya kalkmayan eli, işte bu sırda semaya yükselmiş ve şöyle dua etmişti:

–     Allah’ım! Bunların karınlarını ateşlerle doldur!…

Resulüllah bu defa Uhud’daki sabır ve tahammülü göstermemiş, namazına mani olan müşrikler için ellerini kaldırıp karınlarının ateşle dolmasını istemiştir.

–     Resulüllah, Uhud’da kendi yüzüne indirilen darbeye tahammül etti. Amma Medine’de dinin yüzüne vurulan darbeye tahammül etmedi. Zira dinin yüzü namazdır. Namaz bir Allah hakkıdır, kendi hakkından vazgeçti, yüzünü kanatanlara, dişini kıranlara sabretti. Amma Allah hakkından vazgeçmedi, ona mani olanları affetmedi, bedduaya başvurdu…

Uhud da:

–     Ya Resulâllah! Görüyorsunuz ki müşrikler işi azıttı. İnsaf ve iz’an tanımaz oldular. Mübarek ellerini kaldırıp beddua etseniz onların işi biter, her türlü bela ve musibete ma’ruz kalırlar.

Bunun üzerine Resulüllüh ellerini kaldırdı, fakat beddua için değil dua için…Şöyle yalvarıyordu:

–      Allah’ım! Yüzümü kanatıp, dişimi kıran kavmim ne yaptığını bilmiyor sen onlara hidayet eyle!..

Bundan sonrasını da şöyle devam ettiriyordu:

–     Ben lanet okuyup, beddua etmek için gönderilmedim. Ben, insanları hidayete sevk etmek için gönderildim. Umulur ki, onlardan hidayete erenler, nesillerinden İslam’a girenler çıkar.

Yapılan Duadan Emin Olunmalıdır

“Çok dua ettim, Allah’tan istemeye yüzüm yok, dua ettim, neticesini alamadım “ gibi nedenlerle dua terk edilmeyeceği gibi, duam acaba kabul olur mu? Oldu mu? Gibi düşünceler de taşınmamalıdır.

Dua, devamlı ve ısrarla yapılmalıdır. Peygamber: “Duada ısrar edenleri Allah sever” demiştir.

Demek ki, “oldu mu, olmadı mı, benim duam kabul olmaz” denmemelidir. “Allah kabul etmeyeceği duayı yaptırmaz” denmeli sürekli dua edilmelidir.

Duadan kalp gafil olmamalı, insan ne istediğini,niçin, kime dua ettiğini bilmelidir. Dua ederken kalp, gönül başka şeylerle meşgul olmamalıdır.

Dua inanarak güvenerek yapılmalıdır. Peygamberimiz: “ Allah’tan bir şey istediğiniz  zaman, icabet edeceğinden emin olarak isteyin” buyurur.

Hadislerde “Kim inanarak güvenerek” ifadesi yer alır.Peygamber (a.s)bir hadislerinde:

-“Yeryüzünde hiçbir müslüman yoktur ki, her hangi bir dua ile dua etsin de Allah ona istediğini vermesin. Veya o duaya karşılık bir kötülüğü ondan men etmesin.”(R.Salihin:1530)

Dua Bilinmeyen Sözlerle Olur Mu?

Bir şey isterken, dua ederken insan ne dediğini ne istediğini bilmelidir. Ağız alışkanlığı ile  dua  olmaz. Anlamadığı, bilmediği sözlerle de dua olmaz. Dua, istemektir.

–      Dua eden, ne dediğini ne istediğini mutlaka bilmelidir.

–      Ismarlama dua olmaz.

–      Dua metni aranmaz. Nasıl dua edeyim diye sorulmaz.

Duada ifade, niyet çok önemlidir. Peygamberimiz: “Sizden biri dua edince Ya Rabbi! Dilersen beni affet, dilersen rahmet et” demesin, kesin ifade kullansın. “Affet ver, merhamet et” desin buyurmuştur. (Buhari Davât :21)

Kur’an’da Rabbimizin yapmamızı istediği dualar var Peygamberimizin ve peygamberlerin yaptığı dualar var. Büyüklerimizin yaptığı dualar var onlarla dua edersek daha iyi olur.

Dua da durumumuzu Cenab-ı Allah’a arz etmek ve ne ihtiyacımız varsa, açıkça kendi dilimizle ifade edersek bu daha samimi olur.

Arapça dualar yaparken anlamını bilirsek daha güzel olur. Ayrıca kendi dilimizle içten gelen duygularla da yalvarabiliriz.

Dua Ne Zaman Yapılmalı?

Hz.Peygamber(a.s)’a:

–      Hangi dua kabule şayandır? diye sorulunca:

–      Gecenin sonunda ve farz namazlardan sonra yapılan dua?  (Tirmizi Davât :80+ R.Salihin 3/1529) buyurdular.

–      “Ezanla kamet arası yapılan dua ret  olunmaz” (Tirmizi Salat: 46)

–      “Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur. Öyle ise secdede dua edin” (Müslim Salat:215)

–      “Şiddetli ve sıkıntılı hallerde duasının kabul edilmesini isteyen, rahat haldeyken çok dua yapsın”(Büyük Hadis Kulliyatı 5/9234)

–      Cuma günü, kandillerde çok dua edilmelidir.

Peygamberimiz  : “Duanın en faziletlisi “Elhamdülillah” demektir.” buyurmuştur.(İbni Mace, Edep:55)

Yemek yedikten sonra şükretmek, elhamdülillah demek ihmal edilmemelidir. Sofra duası yapılmalıdır.

Duanın Kabul Olduğu Zamanlar Şöyledir:

–         Seher vakti,

–         Cuma günü ve gecesi,

–         Kandillerde,

–         Bayramlarda,

–         Ezan okunurken ve sonunda,

–         Farz namazların ardında,

–         Kur’an okuduktan sonra,

–         İsmi azam, Esma-ül Hüsna’yı okuduktan sonra,

–         Kalpte mânevi bir hal hissedilince,

–         Kabeyi ilk görünce,

–         Hasta iken,

–         Oruçlu iken,

–         Cemaat halinde iken dua edilmelidir.

–         Gıyabî dua,

–         Ana babanın evlâdı için yaptığı dua,

–         Umuma yapılan dua,

–         İslâm uğruna saçını ağartanların duası alınmaya çalışılmalıdır,

Ayrıca;

–         Selâmlayarak dualaşmalıyız,

–         Telefon konuşmasında,

–         Aksırma anında,

–         Hal hatır sorarken dualaşmalıyız,

–         İyilik yapıp karşı tarafın dualarını almaya,

–         Ziyaret ederek dua almaya çalışmalıyız.

–         Ayrılırken : “Allah’a emanet ol demeliyiz,

–         Hayırlı günler hayırlı geceler” diyerek, hayırlı işler diyerek her şeyin hayırlısını dilemeliyiz.

Duada Vesile Kılmak

Cenab-ı Allah her şey  için bir vesile kılmıştır. Meselâ; bulutsuz yağmur yağmaz.

Kur’an’da :” Allah’a yaklaşmak için vesile arayın” (Maida:35) buyruluyor.

“Ya Rabbi, falanın yüzü suyu hürmetine, sevgili kulların aşkına” denilebilir. Bu aracı yapmak değildir.

Hacerül esved’i niçin öperiz? Peygamber öptü diye öperiz, o siyah taştan bir şey beklediğimiz için mi öperiz? Hayır

Meselâ; peygamber vasıta kılınırken, Allah’ı unutma yoktur.Hidayet Allah’tandır. Kurtarıcı Allah’tır.

Hz.Peygamber şefaat edecektir. Ama Allah izin verirse, şefaat edecektir. Kurtulanı kurtaran, peygamber değil Allah’tır Peygamber vasıtadır.

Arapların putları, Allah’la kul arasına koyduğu gibi koymayız.O zaman şirk olur.

Bir büyük de, peygamberin önüne geçirilmez. “Sevgili kullarının hatırına“ denirse, “Bu ondan bir şey istemek değildir. Onu vesile kılmaktır.” der.

“Kâbe’de , Arafat’ta, Mescid-i Nebevide yapılan dualar gibi duaları mı kabul et” denilebilir.

“Dualarımı mübarek zamanlarda yapılan dualar gibi kabul et…” denilebilir.

Vesile aramak, vesile kılmak şirk değildir.

Kur’an’da şöyle bir uyarı var:

–      “Sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma. Sonra azab edilenlerden olursun” (Şuara :213)

Buna müslümanın cevabı Fatiha sûresindedir. Namaz da:

–      “Rabbim! Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.”

Dua Kimlere Yapılır?

Dualarımızla,  dua  edenlere yardımcı olmalıyız.

İnsan, gıda gibi duaya muhtaçtır. Duasız bir şey olmaz.

a-)       İnsan önce kendisi için dua etmelidir.

Peygamberimiz şöyle dua etmemizi istemiştir:

–     “Allah’ım, beni affet, doğru yola ulaştır bana afiyet ver, helâlinden beni rızıklandır.” (R.Salihin 3/1498)

–     “Allah’ım fena huylardan ve fena amellerden nefsimin arzularından sana sığınırım” (R.Salihin: 3/1511)

–     “Allah’ım, gözümün, kulağımın, dilimin kalbimin, fercimin şerrinden sana sığınırım.” (R.Salihin 3/1512)

–     “Allah’ım, cehennem azabından, kabir azabından, Deccal fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım.”(K.Sitte: 17/3840)

–     “Allah’ım, üzüntüden, kederden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten korkaklıktan, borçtan, düşmanların galip gelmesinden yaşlılık hastalığından sana sığınırım.” (Nesei istiaze 8/257)

–     “Allah’ım, delilikten, cüz zamdan, kötü hastalıklardan sana sığınırım.” (Age: 8/270)

–     “Ey Allah’ım; verdiğin nimetin yok olmasından, sıhhat ve afiyetin bozulmasından, gazabının gelmesinden sana sığınırım.”(Müslim Zikir: 9) demiştir.

Rabbim bizi güzelleştirsin, işlerimizi güzelleştirsin, hayatımızı güzelleştirsin, sözümüzü güzelleştirsin, yüzümüzü güzelleştirsin, ölümümüzü güzelleştirsin inşallah.

b-)       Aile fertleri için dua etmek:

–      “Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerini, yakacağı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun.” (Tahrim:6) buyrulur.

–      “Ya Rabbi! Bize zevcelerimizden ve çocuklarımızdan gözlerimizin nuru mü’minler olacak iyi kimseler ihsan et.” (Furkan:74)

–      “Ey Rabbim! Beni namaza devam edenlerden kıl, zürriyetimden de namaza devam eden kimseler yarat. Ey Rabbim, Hesap günü beni; anamı babamı ve bütün mü’minleri bağışla.”(İbrahim:40-41)

–      “Ey Rabbim! Bizi yalnız sana boyun eğen müslümanlar yap ve soyumuzdan yalnız sana boyun eğen bir ümmet yarat.”(Bakara:128)

Peygamber(a.s)’ın ağzından:

–      “Ey Allah’ım, beni affet, anamı babamı affet ve bütün müslüman kardeşlerimi affet.”  diye dua etmeliyiz.

c-)       Sonrada umuma dua etmek:

Kur’an’da :

-“Ey Rabbimiz! Kafirleri başımıza musallat etmek suretiyle bizleri imtihan etme. Günahlarımızı bağışla” (Mümtehıne:5)

–      “Ey Rabbim! Bizi, bizden önceki iman eden kardeşlerimizi mağfiret et.”(Haşr:10)

–      “Ey Rabbim! Kıyamet günü beni,  ana babamı ve bütün müslümanları affet” (İbrahim:40)

Peygamberimiz(a.s)’ın ifadesiyle:

–      “Mü’minin mü’mine duası müstecaptır(kabul olur) (K.Sitte: 11/S.136)

–      “Allah’ım, bize dünya ve ahirette iyilik güzellik ver. Ateş azabından bizi koru” (R.Salihin:3/1496)

Allah  dua eden, duası kabul olan, duasını hayatına taşıyan, ağzı dualı kullarından etsin inşallah.

Maneviyat büyüklerinden Fudayl ben İyaz şöyle buyurmuştur:

–    “Eğer kabul edilir –müstecap- bir duam olsa, hemen devlet reisi için dua ederdim.”

Ona sordular:

–     Niçin kendinden önce devlet başkanını düşünüyorsun?

Cevaben şöyle dedi:

–     Kendime dua edersem, başkasına faydam dokunmaz. Sadece kendim için iyilik istemiş olurum. Ama devlet başkanına, bizi yönetenlere dua edersem, ülkem, onun adaletiyle ve imarıyla kalkınır, bayındır hale gelir.

Gerçekten de tarih boyunca milletimizin kültüründe devlet başkanlarına yöneticilere hayırlı olmaları için dua esas olmuştur. Beddua ve kahır okumalar, hiçbir zaman haklı bile yapılsa fayda getirmemiş, yönetimin daha fazla bozulmasına yol açmıştır.

Bir baba Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel’e oğlunun kötü halinden, bozuk davranışlarından şikayet eder. Ne yapması gerektiği hususunda İmamdan akil sorar.

İmam Ahmed bin Hanbel, müşteki babaya sorar:

–     Sen oğluna hiç beddua ettin mi?

Adam;

–     Elbette der, bu kötü hallerini her gördüğünde bastım bedduayı…

Ahmed bin Hamel’in kaşları çatılır. Oğlundan şikayet eden babaya;

–     Oğlunu başkası değil, sen bozmuşsun der.

Konuyu J.Azam Hazretlerinin duasıyla bitirelim:

Ya Rabbi yaşantımızı belasız sürdür

Dinde boş şeylerle uğraştırma

İbadetlerimizi riyasız eyle

Azap etmeden af eyle

İkapsız (sitemsiz) mağfiret eyle

Hesapsız cennetini nasip eyle

Perdesiz cemalini göster

Ya Rabbi! Ölmeden tövbemi kabul eyle

Ölürken rahmetini esirgeme

Öldükten sonra azab etme

Ölüm anımızı kolay eyle yarabbi

Ey merhametlilerin merhametlisi Allah’ım

Amin

Mustafa Öselmiş’ten alıntıdır….