Abdal Musa ve Uçarsu Efsanesi – Dini Hikayeler

Abdal Musa ve Uçarsu Efsanesi – Dini Hikayeler  

Abdal Musa ve Uçarsu Efsanesi – Dini Hikayeler
Abdal Musa ve Uçarsu Efsanesi – Dini Hikayeler

Her gittiği yerde el üstünde tutulan Abdal Musa Hazretleri adı geçen Akdağların Fethiye’ye yüzündeki köylere gelmiş. Diğer köylerde olduğu gibi burada yaşayanlar tarafından da büyük itibar görmüş, el üstünde tutulmuş. Kendisine köylerinin misafirperverliğinin gereğini yerine getirmişler. Ayrıca ününü duydukları için saygıda kusur işlememişlerdir. Abdal Musa günlerce bu köyün birisinde konuk olarak kalmış, Köylüler “Hoca bir şey buyuracak mı?” Diye gözlerinin içine bakmışlar. Yemediklerini yedirmişler, içmediklerini içirmişler, gönlünü hoş etmişler, duasını almışlar. Köylüler de onun sohbetlerinden çok hoşlanmışlar. Abdal Musa da bu köylüleri çok sevmiş. Gözlerinin tokluğunu, almadan vermesini bilen konukseverliklerini pek beğenmiş. Bu saf ve temiz insanlara ısınmış. Kendisine gösterilen yakın ilgiden dolayı onlara bir iyilik etmek istemiş. Köyden ayrılıp kendi köyüne dönme zamanı yaklaştığında onlara:

“-Ey güzel Allah’ın sevgili kulları, Alah gözünüze, gönlünüze göre versin. Şimdi ben gidiyorum. Söyleyin bakalım bir eksiğiniz, isteğiniz var mı?” Köylüler Abdal Musa’nın bu övgü dolu sözlerine çok sevinmişler. Kendisine teşekkür etmişler.Hep bir ağızdan:

“-Sağ olasın Efendi hazretleri, sayenizde hiçbir eksiğimiz yoktur. Sağlığına duacıyız” demişler

Abdal Musa bu gözü ve gönlü tok ve misafirperver insanları mükafatsız bırakmak istememiş ve sararan ekinlere, ağaçlara ve uzayıp giden kıraç, susuz tarlalara bakmış da:

“Eksiksiz köy mü olur? Mutlaka bir ihtiyacınız vardır, söyleyin hele!”demiş.

Abdal Musa’nın bu anlayışlı konuşmasından cesaret alarak hep bir ağızdan:

-Herşeyimiz var, var olmasına da, sulama suyumuz yok ya Efendi hazretleri. Malımız, davarımız, ekinlerimiz, ağaçlarımız susuzluktan kırılıyor. Ekinlerimiz evinsiz oluyor” demişler.

Abdal Musa’nın yüzü bulutlanmış, aslında bu kadar büyük talep beklemiyormuş.”

“İyi de” demiş Abdal Musa: “Sizler bu güzellikler, güzel davranışlarla birlikte bol suya kavuşursanız, çok zengin olursunuz. Cebiniz para bulunca Allah’a asi olursunuz, yabancı bir konuk gelince ağırlamazsınız. Onlara güler yüz-tatlı dil göstermezsiniz. Bundan korkuyorum” demiş.

Köylüler telaşlanmışlar, korkmuşlar, yeminler, kasemler etmişler.

“Aman Ya Efendi hazretleri! Suyumuz bol olur da bağ bahçe sahibi ve zengin olursak gelenlere daha iyi bakarız. Yeter ki suyumuz olsun” demişler.

Abdal Musa ağır ağır yerinden kalkmış. Dualar okuyarak yürümüş. Asası elinde bir müddet yürüdükten sonra bir kayanın önüne gelmiş, yine bir zaman elleri havada dua ettikten sonra “Ya Allah!” Diyerek elindeki asası nı kılıç gibi kayanın böğrüne saplamış. Köylülerin şaşkın bakışları arasında kayada açılan yarıktan buz gibi sular akmaya başlamış. Bu suyun ilk çıktığı yer kendiliğinden genişlemiş, bir çay halini almış. Köylülerin sevinçleri ise görmeye değermiş.

-Köylülerin sevinçleri, dualarıve sevinçleri, teşekkürleriyle köyün çıkışına kadar uğurlanmış.

Suyun çıkmasıyla birlikte köyün çehresi değişmiş. Bağlar, bahçeler yeşillenmiş, tarlaların verimi artmış. Köylüler birkaç yıl içinde zengin olmuşlar. Aradan epey zaman geçmiş. Abdal Musa’nın yolu köye düşmüş. Köydeki gözle görülür değişikliği hemen fark etmiş. Yeşillikler, meyve yüklü ağaçlar, bağlar, bahçeler ve yüzü gülenekin tarlaları köye ayrı bir güzellik katıyormuş. Halk büyük bir koşuşturma içindeymiş. Kimse onun geldiğinin farkında bile değilmiş. Bir kaç saat geçmiş, yorgunmuş, açlıkta başlamış.Onu görenler kimsin? Necisin? Diye sormamış bile. Köylünün birinden yiyecek ekmek istemiş, “Allah rızası için bir parça ekmek verin” demiş. Dinleyen bile olmamış, üstelik bir de azar işitmiş:

-“Haydi yoluna, hangi yüzle yiyecek istiyorsun. Benimle tarlada, bahçede, harmanda çalıştın mı?”Kendi ağzıyla ekmek istediği halde köylülerden ekmek alamayan Abdal Musa çok üzülmüş. Daha önce bu köylülere su vermesi için Allah’a yalvardığına bin pişman olmuş. Yine ellerini havaya açarak yüksek sesle şöyle dua etmiş:

Ey Allah’ım! Bu nankör insanlar, senin verdiğin nimetin değerini bilemediler. Varlık sahibi oldular ama, zenginliğin gereğini yerine getirmediler. Gururlandılar, kibirlendiler.Tanrı misafirini aç koydular, var iken vermediler. Onlara armağan olarak verdiğin güzel suyu muhanet kıl, onlara yarayacağı zaman hiç akmasın. Kış mevsimi geldiğinde de bulanık aksın” diye dua etmş. Gürül gürül akan su, o dakikada kesilivermiş. Köylüler işin farkına varmışlar, pişman olmuşlar.  Abdal Musa’nın ayaklarına kapanmak istemişler, ama Abdal Musa kayboluvermiş…

Şimdilerde Mayıs sonlarında veya Haziran ayı başlarında Akdağ’ın Gömbe Yaylasından taraflarına bakan yüzünde büyük bir gürültüyle bir su patlar. Etrafına güzel görüntüler vererek yükseklerden uçar. Bu suya UÇARSU derler. Bu su adı geçen Muhanet köylerin kullandığı sulama suyudur. Abdal Musa’nın duası üzerine ekim ayı sonuna kadar muhteşem görüntülerle Gömbe taraflarına akar. Ekim ayından itibaren de Akdağ’ın diğer yüzündeki Muhanet köylere akar ama bulanık olarak.

Her yaz on binlerce kişinin ziyaret ettiği Saklıkent kanyonundan akan sular: “Yaz ortalarında birden bulanır ve birkaç gün bulanık akar.”

alıntıdır…