Kuran ve Sünnet ile ilgili Hadisler

Kuran ve Sünnet ile ilgili Hadisler

 Kuran ve Sünnet ile ilgili Hadisler
Kuran ve Sünnet ile ilgili Hadisler

Kuran ve Sünnet ile ilgili Hadis-i Şerifler

56-)  Ebu Mûsa Abdullah İbnu Kays el-Eş’ari (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: “Allah’ın benimle gönderdiği ilim ve hidayetin misali, bir araziye düşen yağmur gibidir. (Bilindiği üzere), bazı araziler var, tabiatı güzeldir, suyu kabul eder, bol bitki ve ot yetiştirir. Bir kısım arazi var, münbit değildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttuğu su ile Cenab-ı Hakk insanları yararlandırır: Bu sudan kendileri içerler, hayvanlarını sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir araziye daha isabet eder ki, bu ne su tutar ne ot bitirir. Bu temsilin biri Allah’ın dininde ilim sahibi kılınana delalet eder, böylesini Allah benimle göndermiş olduğu hidayetten yararlandırır; yani hem öğrenir, hem öğretir. Temsilden biri de, buna iltifat etmeyen Allah’ın benimle gönderdiği hidayeti hiç kabul etmeyen kimseye delalet eder”.

Kaynak:  Buhari, İlm 20; Müslim, Fedail 15 (2282).


57-)  Yine aynı sahabe (Ebu Musa) (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: “Benim misalimle Cenab-ı Hakk’ın benimle göndermiş bulunduğu şeyin misali şu adamın misali gibidir: “Bir adam kendi kavmine gelip: “Ben gözlerimle düşman ordusunu gördüm, tehlikeyi haber veriyorum, tedbir alın!” der. Kavminden bir kısmı tavsiyesine uyup, geceleyin, telaşa düşmeden oradan uzaklaşır. Bir kısmı da bu haberciyi yalanlar ve yerinden ayrılmaz. Ancak sabahleyin ordu onları yakalar ve imha eder. İşte bu temsil bana itaat edip getirdiklerime uyanlarla, bana isyan edip Cenab-ı Hakk’tan getirdiklerimi tekzip edip yalanlayanları göstermektedir.”

Kaynak:  Buhari, Rikak 26; Müslim, Fezail 15, (2283).


58-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: ” Benim misalimle sizin misaliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mani olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmemeniz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz”

Kaynak:  Buhari, Rikak 26, Enbiya 40; Müslim, Fezail 17, (2284); Tirmizi, Emsal 7, (2877).


59-)  İbnu Mes’ud (radıyallahu anh)’un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Muhakkak ki, en güzel söz Allah’ın kitabıdır. En güzel yol da Muhammed (aleyhissalatu vesselam)’in yoludur. İşlerin en kötüsü de dine aykırı olarak sonradan çıkarılanıdır. Size vadedilen mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah’ı aciz bırakamazsınız.”

Kaynak:  Buhari, İ’tisam 2, Edeb 70.


60-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) validemiz anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: “Kim şu dine uymayan bir şey uyduracak olursa, bu merduddur kabul edilmez” Bir rivayette de şöyle denmektedir: “Bizim sünnetimize uymayan bir amel işleyenin yaptığı amel de merduddur.”

Kaynak:  Buhari, İ’tisam 5, Büyü 60, Sulh 5; Müslim, Akdiye 18 (1718); Ebu Davud, Sünnet 6, (4606).


62-)  Hz. Ali (radıyallahu anh) şöyle demiştir: “Daha önce hükmettiğiniz şekilde hükmedin. Zira ben (kargaşaya, nizaya götürecek) muhalefeti sevmem, ta ki halk tek bir cemaat teşkil etsinler veya arkadaşlarımın öldüğü gibi ben de öleyim.” İbnu Sirin merhum, Hz. Ali (radıyallahu anh)’den yapılan rivayetlerin çoğunun uydurma ve yalan olduğu görüşünde idi.

Kaynak:  Buhari, Fedailu’l-Ashab 9.


63-)  Enes (radıyallahu anh) şöyle der: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) devrinde mevcut olan şeylerden (kelime-i şehadet dışında) hiçbirini artık göremiyorum.” Kendisine “namazı da mı?” diye itiraz edilince: “Namaza da ne yaptığınızı bilmiyor musunuz, (öğleyi akşama yakın kılmadınız mı)?” cevabını verir.

Kaynak:  Buhari, Mevakit 7; Tirmizi, Kıyamet 17, (2449).


69-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)’in zevce-i paklerinin hane-i saadetlerine bir gurub erkek gelerek Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın (evdeki) ibadetinden sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az bularak: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kim, biz kimiz? Allah O’nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir (bu sebeple O’na az ibadet de yeter) dediler. İçlerinden biri: “Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kılacağım” dedi. İkincisi: “Ben de hayatımca hep oruç tutacağım, hiç bir gün terketmeyeceğim” dedi. Üçüncüsü de: “Kadınları ebediyen terkedip, onlara hiç temas etmeyeceğim” dedi. (Bilahere durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onları bularak: “Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki Allah’a yemin olsun Allah’tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazan oruç tutar, bazan yerim: namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum. (Benim sünnetim budur), kim sünnetimi beğenmezse benden değildir” buyurdu.

Kaynak:  Buhari, Nikah 1; Müslim, Nikah 5, (1401); Nesai, Nikah 4, (6,60).


70-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), ruhsat ifade eden bir amelde bulunmuştu. Bazılarının bundan kaçındıklarını işitti. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir hutbe okudu: Adeti vechile Cenab-ı Hakk’a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: “Allah için söyleyin, bazıları benim yaptığım şeyi beğenmeyip, kaçınıyorlarmış, doğru mudur bu? Allah’a yeminle söylüyorum, ben Allah’ı onlardan çok daha iyi biliyorum. Allah’tan duyduğum korku da onların duyduklarından çok daha fazladır.”

Kaynak:  Buhari, İ’tisam 5, Edeb 72; Müslim, Fedail 127, (2356).


72-)  Abdullah İbnu Amr İbni’l-As (radıyallahu anh) anlatıyor. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)’e benim “Hayatta kaldığım müddetçe vallahi gündüzleri oruç tutacağım geceleri de namaz kılacağım” dediğim haber verilmiş. Beni çağırtarak: “Sen böyle böyle söylemişsin doğru mu?” dedi. “Annem babam sana feda olsun, evet böyle söyledim ey Allah’ın Resûlü” dedim. “İyi ama, dedi, sen buna güç yetiremezsin, bazan oruç tut, bazan ye; gece kalk, uyu da. Ayda üç gün tut (bu yeter), zira hayırlı işleri Allah on misliyle kabul ederek ücret veriyor. Bu üç gün, aynen yıl orucu yerine geçer” buyurdu. Ben: “Söylediğinizden daha fazlasına güç yetiririm” dedim. “Öyleyse, dedi, bir gün oruç tut, iki gün ye” Ben tekrar “Bundan başkasına da güç yetiririm” dedim. “Öyleyse, dedi, bir gün tut, bir gün ye. Bu Hz. Davud aleyhisselam’ın orucudur. Bu en kıymetli oruçtur -veya en efdal oruçtur.-” Ben yine: “Ben bundan daha fazlasına güç yetiririm” dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): “Bundan efdali yoktur” buyurdu.

Kaynak:  Buhari, Savm 54, 55, 56, 57, 58,59, Teheccük 7, 19, Enbiya 37, Fedailu’l-kur’an 34, Nikah 89, Edeb 84, İsti’zan 38; Müslim, Sıyam 181-194, (1159); Ebu Davud, Sıyam 53, (2425); Nesai, Sıyam 76, (4, 209-210); Tirmizi, Savm 57, (770).


73-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) şunu anlatır: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)’in bir hasırı vardı, geceleri perde yapıp gerisinde namaz kılardı, gündüzleri de yayıp üzerine otururdu. Halk da Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın yanına dönep (gelip) aynen onun gibi namaz kılmaya başladılar. Sayı gittikçe arttı. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara yönelerek şunu söyledi: “Ey insanlar, takat getireceğiniz işleri yapın. Zira siz (dua etmekten) usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah’a en hoş gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır.” Ravi der ki: Muhammed (aleyhissalatu vesselam)’in ailesi bir iş yapınca onu sabit kılardı (artık terketmez devamlı yapardı). Buhari’nin Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)’den yaptığı bir rivayette: “Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır” buyurdu. “Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah’ın Resûlü?” dediler. “Evet, ben de, dedi, Allah affı ve rahmeti ile muamele etmezse ben de!” Buhari ve Nesai’de gelen bir başka rivayette: “Bu din kolaylıktır. Kimse (aşırı gayretle) dini geçmeye çalışmasın, (başa çıkamaz, yine de yapamadığı eksiklikleri kalır ve) galebiyet dinde kalır” buyrulmuştur.

Kaynak:  Buhari, İman 16, Ezan 81, Rikak 18; Müslim, Salat 283, (782); Muvatta, Salatu’l-Leyl 4, (1, 118); Nesai, Kıyamu’l-Leyl 1 (3, 218); Ebu Davud, Salat 317, (1368).


74-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve müjdeleyin.” Bir rivayette de: “…Isındırın, nefret ettirmeyin…” buyrulmuştur.

Kaynak:  Buhari, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihad 6, 7, (1732-1733).


76-)  Enes (radıyallahu anh) buyurdu ki: “Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mescide girmişti ki, iki direk arasına gerilmiş bir ip gördü. “Bu da ne?” diye sordu. Bu, Zeyneb (radıyallahu anh)’in ipidir, namaz kılarken uykusu gelince buna takılıyor (ip onun düşmesini önlüyor)” dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):”Hayır (olmaz öyle şey) çözün ipi. Şevkiniz varken namaz kılın, uykunuz gelince de yatın” emretti.

Kaynak:  Buhari, Teheccüd 18; Müslim, Müsafirin 219, (784); Ebu Davud, Salat, 308, (1312); Nesai, Kıyamu’l-Leyl 17, (3, 218).