idrisiye Tevhid Zikri

“Lâ ilâhe illallah, Muhammedün rasûlullâhi fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vesiahû ılmüllâh”

Anlamı: “Allah’ın ilminin kuşattığı şeyler adedince ve her göz açıp kapama ve her nefes alışverişi adedince, her an lâ ilâhe illallâh, Muhammedün rasûlullâh.”

Ahmed bin İdrîsHazretleri buyuruyor:

Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhisselâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâziliyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resûlullah’ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Peygamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve istigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; “Onlar hangileridir yâ Resûlallah?” diye suâl etti. Peygamber efendimiz;

“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” diye üç defâ, sonra da; “Külillâhümme innî es’elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm.” sonra da; “Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ikrâm.” diye buyurdular. Sonra da Peygamber efendimiz bana; “Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve istigfârdır.” buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar oldum.

Yerlerin ve Göklerin anahtarı bu zikri günlük en az 3, 33 veya 100 defa okuyun.

Ahmed bin İdrîs, Abdülvehhâb Tâzî hazretlerinin sohbetleri ve tasarrufları ile Magrib’de yetişen âlim ve velîlerin en büyüklerinden oldu. Çok kerâmetleri görüldü. Onun en büyük kerâmeti uyanık hâlde iken de Resûlullah efendimizi görmesi ve O’ndan şifâhen salevât-ı şerîfeleri öğrenmesiydi. Kendisi şöyle anlatır:

Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhisselâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâziliyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resûlullah’ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Peygamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve istigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; “Onlar hangileridir yâ Resûlallah?” diye suâl etti. Peygamber efendimiz; 

“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” diye üç defâ, sonra da; “Külillâhümme innî es’elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm.” sonra da; “Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ikrâm.” diye buyurdular. Sonra da Peygamber efendimiz bana; “Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve istigfârdır.” buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar oldum.

“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” Anlamı: Allah’ın ilminin kapsadığı şeyler adedince ve (yaradılan her varlığın) her göz açıp kapama ve her nefes alışverişi adedince, her an lâ ilâhe illallâh, Muhammedün rasûlullâh.

——-

Ahmed bin İdrîs’in talebelerinden biri, Mekke-i mükerremede vefât etti. Onu Muallâ kabristanlığına defnettiler. Defin esnâsında orada bulunan keşf sâhibi bir talebe, Azrâil aleyhisselâmın Cennet’ten bir yaygı ve büyük kandiller getirdiğini ve kabri göz alabildiğine genişlettiğini gördü. Bu hâle gıpta edip; “Keşke, öldüğümde benim için de Rabbim böyle bir ikrâmda bulunsa.” dedi. O zaman Azrâil aleyhisselâm; “Sizden herbiriniz, Allahü teâlânın sevgili kulu olan hocanız Ahmed bin İdrîs’in devamlı okumuş olduğu salevât-ı şerîfeler bereketiyle böyle ikrâm ve ihsânlara kavuşacaksınız.” buyurdu. O büyük salevât da şöyledir:

“Allahümme innî es’elüke bi nûri vechillahil azîm. Ellezî melee erkân’el azîm bi kadri azameti zâtillahil azîm fî külli lemhatin ve nefesin adede mâfî ilmillahil azîm salâten dâimeten bi devâmillahil azîm, Ta’zîmen li hakkıke yâ Mevlânâ yâ Muhammed yâ zel hulukil azîm ve sellim aleyhi ve alâ âlihî mislü zâlike vecma’ beynî ve beynehû kemâ Cema’te beyner’rûh-ı ven-nefsi zâhiren ve bâtınen yakazaten ve menâmen. Vec’alhü yâ Rabbi rûhan lezzâtî min cemî’il vücûhi fid-dünyâ kablel âhira yâ Azîm.”

Anlamı: Allah’ım! Yüce Arş’ı kuşatıp kaplayan namütenâhî nurun yüzü suyu hürmetine, Allah ’ın sonsuz kudretini ayan beyan ifade eden alâmetler hürmetine, kadri yüce Efendimiz Muhammed (s.a.v.) ’e ve âline, her an, Allah’ın ilminin kapsadığı şeylerin adedince rahmet, hayır ve bereket ihsan eyle; öyle bir rahmet, hayır ve bereket ki, daimî ve ebedî olsun.Ey Efendimiz Muhammed (s.a.v.)! Ey ahlâkı yüce olan! Layık olduğun ve Allah katındaki yüksek derecen sayesinde sen bu övgüyü hak edensin. Allah ’ım! İşte bu sevgili kuluna ve âline bir misli daha selam eyle ve vücutla ruh arasını birleştirdiğin gibi benimle O’nun arasını cemeyle. Zâhir(Açık) ve gizli olarak, uyku halinde ve uyanık iken O’nu bana örnek eyle.

—-

İstiğfar: Estağfirullâhel azıymellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyel kayyûme, ğaffâraz zünûbi, zelcelâli vel ikrâm, ve etûbü ileyhi min cemiy’ıl meâsıy küllihâ vezzünûbi vel âsâmi ve min külli zenbin eznebtühû amden ve hataen, zâhiran ve bâtınen, kavlen ve fı’len, fî cemiy’ı harekâtı ve sekenâtî ve hatarâtî ve enfâsî küllihâ, dâimen ebeden sermeden minez zenbillezî a’lemü ve minez zenbillezî lâ a’lemü, adede mâ ehâta bihil ılmü ve ahsâhül kitâbü ve hattahül kalemü ve adede ma evcedethül kudratü ve hassasathül irâdetü ve midâde kelimâtillâhi, kemâ yenbeğıy li celâli vechi Rabbinâ ve cemâlihî ve kemâlihî, kemâ yühıbbü Rabbünâ ve yerdâ.

Anlamı: Celâl ve ikram sahibi, günahları affeden, Hayy ve Kayyûm ve O ’ndan başka ilah bulunmayan azamet sahibi Allah’a istiğfar ediyor, günahlarımın affını O’ndan diliyorum. Her türlü küçük-büyük, bilerek veya bilmeyerek işlediğim bütün günahlardan dolayı tevbe ediyorum; gizliden ve açıktan, söz olarak veya bizzat işlediğim günahlardan, her türlü davranışımdan, aklıma gelen ve gelmeyen bütün hatalardan ebediyyen pişman oldum. Allah ’ın ilminin kapsadığı, kalemin yazdığı, Allah’ın kelimeleri adedince tevbe ediyorum. Rabbimin rızası doğrultusunda yaşamaya azmediyorum. Allah’ım! Yardımını esirgeme.