Kur’an Okuyan Bir Gencin Hikayesi

Kur’an Okuyan Bir Gencin Hikayesi 

Kur'an Okuyan Bir Gencin Hikayesi
Kur’an Okuyan Bir Gencin Hikayesi 

 

Bir genç hafızlığını tamamlarken her gün sabaha kadar Kur’an’ı hatmeder. Bundan dolayı da sabah derslerine yorgun ve bitkin olarak çıkar. Babasının şikâyeti üzerine durumu öğrenen hocası, Kur’an’ı bu şekilde okumasını arzu etmediği için bir gün onu karşısına alır ve:

-“Evladım! Biliyorsun Kur’an, indiği gibi okunmalıdır. Bu gece sen Kur’an’ı, karşında ben varmışım gibi oku” der. Genç evine gider ve Kuran’ı hocasına okuyormuş gibi okur. Sabah huzuruna geldiğinde:

“Efendim, bu gece Kur’an’ı ancak yarısına kadar okuyabildim” der. Bunun üzerine hocası:

-“Pekâlâ, bu gece de Peygamber Efendimize okuyor gibi oku” der. Talebe şaşkınlık ve heyecan içinde Nebiler Nebisinin huzurunda olduğu düşüncesiyle o gece daha dikkatli okur. Ertesi gün de hocasına Kur’an’ın ancak dörtte birini okuyabildiğini söyler. Üstadı talebesindeki manevi yükselişi görünce:
-“Bugün de o emin melek Cebrail’in Efendimiz (s.a.v)’e tebliğ ettiği anda dinliyor gibi oku” der. Delikanlı ertesi gün hocasına gelip:
-“Vallahi hocam bugün ancak bir sûre okuyabildim” der. Hocası son adımı atar:

-“Şimdi de onu binlerce hicabın ötesinde bulunan Yüce Rabbimizin huzurunda okuyor gibi oku. Düşün ki O seni dinliyor ve Kur’an’ı seninle mukabele ediyor.” Talebe ertesi gün gözyaşları içinde üstadına gelir ve şöyle der:

-“Üstadım! Fatiha’dan başladım, ilk ayetleri okudum! Ama “iyyâke na’büdü” demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü “Sadece Sana kulluk yaparım!” Diyemedim…”

İşte Kuran böyle okunmalı. Yoksa Kuran bir vadide, biz bir vadide, okuduğunu anlamayan, gelişigüzel bir hava içinde okunmamalıdır. Gereği gibi okunup derinliğine inilmeyen ve ondaki maneviyatı anlamadan okunan bir Kur’an, ne sahibine fayda verir, ne başkasına ve ne de layıkıyla okunmuş olur.

KAYN AK:

Dr. Arif ARSLAN